Hadis Istilahlari
Hadis Istılahları
Author:Talat Koçyiğit
Publisher: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları
Publication date: 1980
Number of pages: 386
Format / Quality: PDF
Size: 60,6 Мb
Language: Turkish
Цитата:Talat Koçyiğit
Resmî bir ifadeyle söze başlayacak olursak, Uşak’ta doğdum. Doğum tarihim 3 Ağustos 1927. Ailem Uşak’ın merkezinde idi. Biz Uşak’ta Kadıköylüler olarak tanınırız. Kadıköylü Hafız Süleyman Efendi dendiği zaman, dedem, hemen hemen bütün Uşaklılar tarafından bilinir. Kadıköy, şimdiРаскрытьDenizli’nin Sarayköy ilçesine bağlı ve İstanbul’un Kadıköy’ü ile karıştığı
için ismi sonradan Babadağ olarak değiştirildi. Babadağ eteğinde bir nahiye
olduğu için bu ismi vermişler. Dedem Uşak’a yerleşince adı Kadıköylü olarak
kalmış. Orada hafızlık, hocalık ve muhtarlık yapmış. İslami konularda
oldukça bilgili, siyasi meselelerde görüş sahibi, hatırı sayılır bir kimse.
Evimiz Uşak’ta İstasyon binasına yakın bir yerde idi; önümüzden demiryolu
geçerdi. Demiryolu ile ev arasında sekiz-on metrelik bir mesafe vardı;
trenlerin bakımının yapıldığı depo da eve yakındı. Bu nedenle biz tren
sesleri içerisinde büyüdük. Herhangi bir tren –biz ona marşandiz deriz–
geldiği zaman Uşak’ta vagon ayırırdı; manevrasını bizim evin önünde yapardı.
İlkokulu eve pek uzak olmayan bir okulda, Gazi İlkokulu’nda okudum.
Ortaokulu ve liseyi de yine Uşak’ta tamamladım. O zamanlar bir olgunluk
imtihanı vardı; sonradan kaldırdılar. Benim okuduğum lise, Ülkü Lisesi
adında bir özel lise idi; özel lise olduğundan, olgunluk imtihanı için
Kütahya’ya gittik –Uşak o zamanlar Kütahya’nın kazası idi.
Dedem Hafız Süleyman Efendi Arapça’ya vâkıf bir kimseydi; uzun bir
tahsili yoktu; biraz medrese tahsili ve okumuşluğu vardı. Babam da onun
yanında yetişmiş, medresede okumuş; onun da Arapça bilgisi vardı. Hatta
babam, medresede okurken Fransızca da görmüş. Ben ortaokula başladığımda ilk
Fransızca dersimi babamdan almıştım. İlkokula gittiğim sıralarda Kuran-ı
Kerim öğrenmiştim; ancak, Arapça öğrenmemiştim. Bizim evin önü geniş bir
meydanlıktı. Mahallenin çocukları meydanda toplanır, oynar; boş vakitlerde
ben de evden çıkar oynardım. O zamanlar bezden, çuvaldan toplar vardı,
plastik toplar yoktu. Oyun oynadığımız vakitler, dedem yahut babam: “Haydi
Talat, gel bakalım!” diye seslenirlerdi; bu, artık okuma vakti gelmiş
demekti. İşte Kuran’ı öğrenmeye böyle başladık. 1927 doğumlu olduğuma göre,
sene 1934 falan idi. Kuran okumaya başladıktan sonra, kaç kere hatmettiğimi
tam olarak hatırlamıyorum. Dedem ve babam yalnız bana Kur’an öğretmediler;
mahalleden de bazı çocuklar, kız-erkek eve gelir ve okurlardı. Sonra lisede
iken hocalar artık benim bu sahaya merakımı öğrenmişlerdi. Bir duvar
gazetesi de çıkartılırdı lisede iken. Duvar gazetesine bir gün, babamdan
öğrendiğim Osmanlıca bir ibareyi yazdım. Bu garip bir ibare idi; eski
medreselerde basit ibare ile Türkçe konuşmak yadırganırmış; sonra bunu
hocalar yasaklamışlar. Bunun bir hikayesi de var: Hoca ön tarafta yerde
oturuyor; başında da ince tülbentten bir sarık. Herhâlde bir kış günü olsa
gerek; daha önceden bir mangal yakılmış ve hocanın yanına bırakılmış. Hoca
sıcaktan uyuyuvermiş. Kömürler yeni yanmaya başlayacak olmuş ki, bir
kıvılcım hocanın kavuğuna sıçramış. Sarık, ince tülden olduğu için, başlamış
yanmaya. Çocukları almış bir telaş; hocayı nasıl uyandıracaklar? “Sarığınız
yanıyor.” deseler, basit bir ibare kullanmış olacaklar; hocanın canı
sıkılacak, kızacak belki... Talebenin biri düşünmüş taşınmış ve şöyle demiş:
“Ey üstâd-ı bâ kemâl ve ey hâce-i zî me’âl! Şu şâkird-i pür kılâl şu vechile
arz-ı makâl ve keşf-i mâ fî’l-bâl eyler ki, derûn-i cehennem, makrûn-ı
kubbe-yi hammâm misâli âteş-i tîz-i işti’âl ile bu mangal-i bî-vebâlden bir
şirâre-i câbik-i reftâr cenâb-ı kavuklarına pürtâb-ı firâr eyleyip...”
dediği sırada hoca meseleyi anlamış. Kavuğu başından atmış ama, başında
kavuk diye bir şey zaten kalmamış; yanmış. Ben bu hikayeyi duvar gazetesine
yazdım; altına da bir not düştüm: Yukarıdaki bu ibareyi gazeteye yazanlar
dikkat etsinler ve yeni bir dil meydana getirmesinler. Böyle bir not okul
müdürünü, edebiyat hocasını memnun etmiş. Ne güzel yazmışsın dediler.
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: