Kutadgu Bilig III (Indeks)

14.08.13 | yabgu

http//photoload.ru/data/a0/fa/09/a0fa09f6785c412265cb9cfb38cdf0.jpg


<b>Kutadgu Bilig III (&#304;ndeks)</b>
Author: Re&#351;it Rahmeti Arat
Composer & Haz. Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Y&#252;ce
Publisher: T&#252;rk K&#252;lt&#252;r&#252;n&#252; Ara&#351;t&#305;rma Enstit&#252;s&#252; Yay&#305;nlar&#305;
Publication date: 1979
Number of pages: 565
Format / Quality: PDF
Size: 15,30 Ìb
Language: Turkish

Öèòàòà:

Kutadgu Bilig'de T&#252;rk ve &#304;ran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri
Halil &#304;nalc&#305;k


&#304;slam k&#252;t&#252;r &#231;evresi &#246;tesinde &#246;z T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n yaz&#305;l&#305; zengin kaynaklar&#305;n&#305; Uygur devri eserleri te&#351;kil eder. Mal&#252;mdur ki, Karahanl&#305;lar, &#304;slam k&#252;lt&#252;r &#231;evresine girmi&#351; olmakla beraber Uygur k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252; kuvvetle temsil ve devam ettirdiler. Re&#351;id Rahmeti Arat, Uygur ve Karahanl&#305; k&#252;lt&#252;r kaynaklar&#305;n&#305; bize a&#231;an, b&#246;ylece T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n &#246;z temelleri &#252;zerinde canlanmas&#305;n&#305; ve geli&#351;mesini haz&#305;rl&#305;yan bir T&#252;rk alimi idi.
Ðàñêðûòü
&#304;slam k&#252;t&#252;r &#231;evresi &#246;tesinde &#246;z T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n yaz&#305;l&#305; zengin kaynaklar&#305;n&#305; Uygur devri eserleri te&#351;kil eder. Malumdur ki, Karahanl&#305;lar, &#304;slam k&#252;lt&#252;r &#231;evresine girmi&#351; olmakla beraber Uygur k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252; kuvvetle temsil ve devam ettirdiler. Re&#351;id Rahmeti Arat, Uygur ve Karahanl&#305; k&#252;lt&#252;r kaynaklar&#305;n&#305; bize a&#231;an, b&#246;ylece T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n &#246;z temelleri &#252;zerinde canlanmas&#305;n&#305; ve geli&#351;mesini haz&#305;rlayan bir T&#252;rk alimi idi. O, T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n en b&#252;y&#252;k abidelerinden biri olan Kutadgu Bilig’in metnini ve bug&#252;nk&#252; T&#252;rk&#231;eye terc&#252;mesini, daha &#246;nce W. Wambery ve W. Radloff’un g&#246;rmedi&#287;i metinleri de kullanarak Bat&#305;’n&#305;n filolojik metodlar&#305;na g&#246;re m&#252;kemmel bir &#351;ekilde yay&#305;nlamakla, &#351;&#252;phesiz T&#252;rk k&#252;lt&#252;r tarihi incelemelerinin temel ta&#351;lar&#305;ndan birini koymu&#351;tur. Kendisi &#246;ns&#246;z&#252;nde (Kutadgu Bilig, II, Terc&#252;me, s. VIII) der ki, “Yusuf Has Hacib’in bu eserinde, T&#252;rk dil ve edebiyat&#305;ndan ba&#351;ka T&#252;rk i&#231;timaiyat&#305;, T&#252;rk tarihi ve umumiyetle T&#252;rk k&#252;lt&#252;r tarihi ile u&#287;ra&#351;anlar da kendi sahalar&#305;n&#305; ayd&#305;nlatacak bir &#231;ok par&#305;lt&#305;lar bulacaklard&#305;r”. Re&#351;id Rahmeti Arat kom&#351;u k&#252;lt&#252;rlerin eserdeki yak&#305;nlar&#305;n&#305;, tahlil k&#305;sm&#305;nda ileride ele alma&#287;a vaadetmi&#351; ise de (Metin I, XXI), &#231;ok yaz&#305;k ki, ecel buna m&#252;saade etmemi&#351;tir.

&#304;slam k&#252;t&#252;r &#231;evresi &#246;tesinde &#246;z T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n yaz&#305;l&#305; zengin kaynaklar&#305;n&#305; Uygur devri eserleri te&#351;kil eder. Mal&#252;mdur ki, Karahanl&#305;lar, &#304;slam k&#252;lt&#252;r &#231;evresine girmi&#351; olmakla beraber Uygur k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252; kuvvetle temsil ve devam ettirdiler. Re&#351;id Rahmeti Arat, Uygur ve Karahanl&#305; k&#252;lt&#252;r kaynaklar&#305;n&#305; bize a&#231;an, b&#246;ylece T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n &#246;z temelleri &#252;zerinde canlanmas&#305;n&#305; ve geli&#351;mesini haz&#305;rl&#305;yan bir T&#252;rk alimi idi. O, T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n en b&#252;y&#252;k abidelerinden biri olan Kutadgu Bilig’in metnini ve bug&#252;nk&#252; T&#252;rk&#231;eye terc&#252;mesini, daha &#246;nce W. Wambery ve W. Radloff’un g&#246;rmedi&#287;i metinleri de kullanarak Bat&#305;’n&#305;n filolojik metodlar&#305;na g&#246;re m&#252;kemmel bir &#351;ekilde yay&#305;nlamakla, &#351;&#252;phesiz T&#252;rk k&#252;lt&#252;r tarihi incelemelerinin temel ta&#351;lar&#305;ndan birini koymu&#351;tur. Kendisi &#246;ns&#246;z&#252;nde (Kutadgu Bilig, II, Terc&#252;me, s. VIII) der ki, “Yusuf Has Hacib’in bu eserinde, T&#252;rk dil ve edebiyat&#305;ndan ba&#351;ka T&#252;rk i&#231;timaiyat&#305;, T&#252;rk tarihi ve umumiyetle T&#252;rk k&#252;lt&#252;r tarihi ile u&#287;ra&#351;anlar da kendi sahalar&#305;n&#305; ayd&#305;nlatacak bir &#231;ok par&#305;lt&#305;lar bulacaklard&#305;r”. Re&#351;id Rahmeti Arat kom&#351;u k&#252;lt&#252;rlerin eserdeki yak&#305;nlar&#305;n&#305;, tahlil k&#305;sm&#305;nda ileride ele alma&#287;a vaadetmi&#351; ise de (Metin I, XXI), &#231;ok yaz&#305;k ki, ecel buna m&#252;saade etmemi&#351;tir.

B&#252;y&#252;k bir T&#252;rk alimi ve sayg&#305; de&#287;er bir a&#287;abeyi olarak tan&#305;d&#305;&#287;&#305;m&#305;z Re&#351;id Rahmeti’nin unutulmaz hat&#305;ras&#305;na adad&#305;&#287;&#305;m&#305;z bu iddias&#305;z yaz&#305;m&#305;zda, onun yay&#305;nlad&#305;&#287;&#305; Kutadgu Bilig metinine dayanarak esere hakim Hint-&#304;ran ahlak ve siyaset g&#246;r&#252;&#351;leriyle &#246;z T&#252;rk geleneklerini ay&#305;rt etme&#287;e &#231;al&#305;&#351;aca&#287;&#305;z.

W. Barthold’a g&#246;re Kutadgu Bilig; “Padi&#351;ahlara, memurlara vesair halka ahlak &#246;&#287;retmek i&#231;in” yaz&#305;lan, &#350;arkta, bu arada &#304;ran’da &#231;ok yayg&#305;n eserler grupu aras&#305;na sokulabilir. Eser “ba&#351;tan sona kadar &#304;slam ruhiyle” yaz&#305;lm&#305;&#351;t&#305;r ve Uygurlardan ge&#231;mi&#351; olmas&#305; ihtimali azd&#305;r. (1a- la W. Barthold, Orta Asya T&#252;rk Tarihi hakk&#305;nda Dersler, &#304;st. 1927, s. 121-123.). R. R. Arat’a g&#246;re, Kutadgu Bilig “&#304;nsana her iki d&#252;nyada tam manas&#305; ile kutlu olmak i&#231;in laz&#305;m olan yolu g&#246;stermek maksad&#305; ile kaleme al&#305;nm&#305;&#351; bir eseridir”. Yusuf Has Hacib, her &#351;eyden evvel bir &#351;air-m&#252;tefekkirdir. “&#304;nsan hayat&#305;n&#305;n manas&#305;n&#305; tahlil ve onun cemiyet ve dolay&#305;s&#305;yle devlet i&#231;indeki vazifesini tayin eden bir felsefe, bir hayat felsefesi sistemi kurmu&#351;tur. O, Orta Asya’da i&#231; m&#252;cadele neticesinde sars&#305;lm&#305;&#351; olan “ahlak prensiplerini yeniden tanzim etme” kaygusiyle bu eseri yazm&#305;&#351; olmal&#305;d&#305;r (1b- Cilt I, Metin, s. XXV.). Bununla beraber Arat, eserin ayr&#305; ayr&#305; par&#231;alar&#305;ndan bir netice &#231;&#305;karma&#287;a &#231;al&#305;&#351;man&#305;n insan&#305; yanl&#305;&#351; yollara g&#246;t&#252;rebilece&#287;ini hakl&#305; olarak i&#351;aret etmektedir. (2- &#304;bid, s. XXIII.) Arat, eserde &#304;ran tesiriyle ar&#252;z vezninin kullan&#305;lm&#305;&#351; oldu&#287;unu, Arap&#231;a ve Fars&#231;a bir &#231;ok terimler bulundu&#287;u ve Arap&#231;a (Tazi tili) eserler ile Fars ulemas&#305; (Tejik bilgesi)nin an&#305;ld&#305;&#287;&#305;n&#305; i&#351;aret etmektedir. Yusuf, her halde Arap&#231;a ve Fars&#231;a bilmektedir.

Kutadgu Bilig rahmetli Sardir Maksudi Arsal’a g&#246;re, Telemaque gibi terbiyevi bir gaye g&#252;nden bir eserdir. Gayesi, XI. As&#305;r ayd&#305;n T&#252;rklerinin ahlak ve devlet idaresi hakk&#305;ndaki fikirlerini gelecek nesillere ula&#351;t&#305;rmak, h&#252;k&#252;mdarlara ve devlet adamlar&#305;na bu gelenekleri a&#351;&#305;lamakt&#305;r. Eserde “i&#231;timai hayat, ahlak, devlet idaresi hakk&#305;ndaki fikirleri tamamiyle &#304;slamdan &#246;nceki T&#252;rklerin telakkileridir” (3- S. M. Arsal, T&#252;rk Tarihi ve Hukuk, &#304;stanbul, 1947, s. 90, 98). “Edebi fikri malzemenin hemen hepsi T&#252;rk hayat&#305;ndan al&#305;nm&#305;&#351;t&#305;r”. “M&#252;ellifin kulland&#305;&#287;&#305; darb&#305; meseller T&#252;rk atalar s&#246;zleridir”.

“Bu ahlaki ve hukuki telakkileri ve bu devlet te&#351;kilat&#305;n&#305; onbirinci as&#305;rda M&#252;sl&#252;man Uygur Hanl&#305;klar&#305;nda hakim olan telakki ve te&#351;kilat&#305;n biraz idealize edilmi&#351; bir h&#252;lasas&#305; olarak kabul edebiliriz” (4- &#304;bid,., 118). Sadri Maksudi Arsal, eserdeki fikirlerin “T&#252;rklerin tarihi hayatlar&#305; zarf&#305;nda toplam&#305;&#351; olduklar&#305; fikir ve ahlak hazinesinden al&#305;nm&#305;&#351;” oldu&#287;u noktas&#305; &#252;zerinde durmakla beraber baz&#305; yabanc&#305; tesirleri de kabul etmektedir; ona g&#246;re Yusuf’un fikri yeti&#351;me &#231;a&#287;&#305; 1030-40 y&#305;llar&#305; aras&#305;nda olmal&#305;d&#305;r. Otto Alberts’in s&#252;rd&#252;&#287;&#252; gibi (5- Archiv f&#252;r Geschichte der Philosophie, VIII (1901, s. 330), &#304;bn Sina tesiri s&#246;z konusu olumaz. Daha ziyade Farabi ile &#199;in filsofu Konfu&#231;ius’un tesirleri g&#246;r&#252;l&#252;r. H&#252;k&#252;mdar&#305;n sahip olmas&#305; gereken vas&#305;flar, ilmin ve akl&#305;n devlet idaresinde rol&#252;, adaletin ehemmiyeti hakk&#305;nda Farabi ile Yusuf’un fikirleri aras&#305;nda “&#231;ok b&#252;y&#252;k bir m&#252;&#351;abehet” vard&#305;r (6- S. M. Arsal, &#304;bid, s. 119).

Konfu&#231;ius’un eserlerinden baz&#305;lar&#305;n&#305;n Uygurcaya terc&#252;me olundu&#287;unu g&#246;steren diller mevcuttur ve onun ahlak, hukuk ve devlet idaresi hakk&#305;ndaki g&#246;r&#252;&#351;leriyle Yusuf’un fikirleri aras&#305;nda “inkar olunmaz benzerlikler vard&#305;r” (7- &#304;bid., s. 120).

Kutadgu Bilig’in ne &#231;e&#351;it bir eser oldu&#287;u, ona sonradan nesir ve naz&#305;m olarak eklenen &#246;ns&#246;zlerde do&#287;ru bir &#351;ekilde belirtilmi&#351;tir. Buna g&#246;re, bu nevi eserlerle ba&#351;ka memleketlerde Edeb&#252;’l-m&#252;l&#252;k, Ayin &#252;’l-memleke veya Pendname-i m&#252;l&#252;k, Turanl&#305;lar aras&#305;nda ise Kutadgu Bilig denmektedir. Yine bu &#246;ns&#246;ze g&#246;re, kitapta, memleket ve &#351;ehirlerin idaresi, idarecilerin bilmesi gerekli &#351;eyler, hakimiyetin icap ve &#351;artlar&#305;, devletin &#231;&#246;k&#252;&#351;&#252; ve ayakta kalmas&#305; sebepleri bildirilmi&#351;tir.

A. Kutadgu Bilig’de Hint-&#304;ran gelene&#287;i.

Yusuf &#351;&#252;phesiz &#350;ehname’yi g&#246;rm&#252;&#351;t&#252;r. O, T&#252;rklerin efsanevi kahraman&#305; Tonga Alp-er’e &#304;ranl&#305;lar&#305;n Afrasiyab dediklerini kaydeder (beyit 280). Dahhak ile Ferid&#252;n’un ak&#305;betine dair s&#246;zleri (b. 241) kendi &#231;evresinde &#350;ehname’nin iyi bilindi&#287;ine delil olarak al&#305;nabilir. Nihayet Kutadgu Bilig, &#350;ehname vezninde (fa&#252;lun fa&#252;lun fa&#252;lun fa&#252;l) yaz&#305;lm&#305;&#351;t&#305;r. Fakat hemen s&#246;ylemeliyiz ki, Yusuf’un eserindeki g&#246;r&#252;&#351;ler, idare sanat&#305; hakk&#305;nda XI. As&#305;rda &#304;ran – &#304;slam d&#252;nyas&#305;nda yay&#305;lm&#305;&#351; ve k&#246;kle&#351;mi&#351; bir tak&#305;m telakkilere irca olunabilir ki, bunlar da &#231;ok daha eski Hint-&#304;ran kaynaklar&#305;na g&#246;t&#252;r&#252;lebilir.

Sasani devletinin son zamanlar&#305;nda, h&#252;k&#252;mdarlara iyi bir devlet idaresinin esaslar&#305;n&#305; &#246;&#287;retmek gayesini g&#252;den nasihat kitaplar&#305; Andarzname veya Handname ad&#305; alt&#305;nda &#231;ok yay&#305;lm&#305;&#351; bulunuyordu. Bunlardan en me&#351;huru I. Husrev An&#252;&#351;irevan zaman&#305;na ait Tansar’&#305;n mektubu, o devirde hayli bir durumu ele alarak ahlaki ve siyasi nasihatlar vermektedir. (8- A. Christensen, L’Iran sous les Lassanides, Copenhag 1936, 58-61). Ba&#351;ka bir tanesi, Buzurcmihr Risalesi’dir ki, Orta&#231;a&#287; &#304;slam tarihinde &#231;ok me&#351;hur oldu&#287;u gibi, Osmanl&#305; T&#252;rk&#231;esine de &#231;evrilmi&#351;tir.

&#304;slam devrinde bu Eski-&#304;ran eserlerinin tesiri alt&#305;nda, h&#252;k&#252;mdar ve y&#252;ksek s&#305;n&#305;flar i&#231;in ahlak, siyaset, devlet idaresi, te&#351;rifat, etiquette, pratik ya&#351;ama kaidelerinden bahseden ve adab ad&#305; alt&#305;nda toplanan bir s&#252;r&#252; risaleler meydana &#231;&#305;kt&#305;. &#304;slamda bu tarz&#305;n ilk b&#252;y&#252;k m&#252;messili olan &#304;bn Mukaffa, Zerd&#252;&#351;tl&#252;kten M&#252;sl&#252;man olmu&#351; bir &#304;ranl&#305; olup eserlerinin b&#252;y&#252;k k&#305;sm&#305;n&#305; Pehlevi dilinden terc&#252;me edilmi&#351; bu gibi risaleler te&#351;kil etmektedir. O, ayn&#305; zamanda Kalilagh ve Demnagh (Kelile ve Dimne) adl&#305; eseri de Pehlevi’den Arap&#231;a’ya &#231;evidi. Bu kitab&#305;n asl&#305;, Sanskrit dilinde h&#252;k&#252;mdarlara mahsus bir nasihatname olan Pan&#231;atantra’d&#305;r (9- Pan&#231;atantra hakkk&#305;nda bak. Kemal &#199;a&#287;da&#351;, Pan&#231;atantra Masallar&#305;, Ankara 1962. Eserin yaz&#305;l&#305;&#351;&#305; tarihi tespit edilememi&#351;tir. Teklif edilen tarihler M.&#214;. 200 ile M.S. 500 aras&#305;nda de&#287;i&#351;mektedir. (&#304;bid. S. 9-10) Devlet idaresi ve ahlak &#252;zerinde hakimane d&#252;sturlar, eski Hind’de en &#231;ok Kautiliya ad&#305;na ba&#287;lan&#305;r. Pan&#231;atantra yazar&#305; da onu anar (Kautiliya hakk&#305;nda N. Ch. Bandyopadhyaya, Kautiliya or an exposition of his Social &#304;deal and Political Theory, Calcutta 1927) Materyalist bir ahlaka dayanan bu esere g&#246;re insan&#305;n k&#305;lavuzu ak&#305;ld&#305;r ve insan kendi saadetini bulmak i&#231;in ba&#351;kalar&#305;n&#305;n saadetine sayg&#305; g&#246;stermelidir. Hareket hatt&#305;m&#305;z ge&#231;mi&#351;teki &#246;rneklere dayanmal&#305;d&#305;r. A&#351;a&#287;&#305; kitleler ekonomik bak&#305;mdan devletin temelidir. Devletin unsurlar&#305; yedidir. H&#252;k&#252;mdar, kendisine yol g&#246;steren v&#252;zera, tabaas&#305;, kaleler, m&#252;dafaa ve taarruz kuvvetleri, hazine ve m&#252;ttefikler. H&#252;k&#252;mdar tebaaya &#231;ocuklar&#305; gibi muamele etmelidir. O, her t&#252;rl&#252; otoriteyi temsil eder. Bu otorite, bu d&#252;nyay&#305; idare eden kanun’dan &#231;&#305;kar. H&#252;k&#252;mdar kanunu yerine getirmekle m&#252;kelleftir. Kanuna dayanarak k&#246;t&#252;leri cezaland&#305;r&#305;r. Adalet h&#252;k&#252;mdar&#305;n birinci vazifesidir. Adaleti yerine getirirken kendi sevgi ve nefretine tabi olmamal&#305;d&#305;r. Tarafs&#305;zl&#305;k adaletin ilk mehengidir. Adaletle idarede ikinci unsur akla tabi olmakt&#305;r. Adaleti yerine getirmekte en ehemmiyetli yol H&#252;k&#252;mdar&#305;n bizzat davay&#305; dinleyip h&#252;k&#252;m vermesidir. H&#252;k&#252;mdar&#305;n vazifeleri, zul&#252;m ve taarruzu &#246;nliyerek tebaan&#305;n hay&#305;t&#305;n&#305; ve mal&#305;n&#305; korumak, adaleti tarafs&#305;zl&#305;kla yerine getirmek, ziraat ve sanayiin geli&#351;mesine &#246;nayak olmak ve halk&#305; zenginle&#351;tirmektir. Umumi olarak eski Hind’de devlet nazariyesi i&#231;in B. Prasad, Theory of government in Ancient India (Post-Vedic) Allahabad 1927.). Eser, hayvan masallar&#305; i&#231;inde idare ve siyasete ait kaideler ve ahlak dersleri verme gayesini g&#252;tmektedir. Fikirler, ekseriya masallar i&#231;inde k&#305;sa veciz hikmetler ve d&#252;st&#252;rlar &#351;eklinde ifade edilmi&#351;tir. Eserin An&#252;&#351;irevan’&#305;n veziri haki Burz&#246;e’ye atfolunan Pehlevi terc&#252;mesi kay&#305;pt&#305;r. Eser, daha sonra Gazneli Sultan Behram&#351;ah (1118-1152) ad&#305;na Mun&#351;i Ebu’l-ma’ali Nasrullah taraf&#305;ndan ilavelerle Arap&#231;adan Farscaya &#231;evrildi (10- &#350;imdi m&#252;kemmel ilmi bir ne&#351;irini Mocteba Minovi yapm&#305;&#351;t&#305;r: Tarcuma-i Kalila wa Dinna, Tahran 1343). Bu sere Sasani &#304;ran’&#305;nda b&#252;y&#252;k ra&#287;bet g&#246;rd&#252;. B&#252;t&#252;n bu pratik ahlak ve siyaset kitaplar&#305;n&#305;n gayesi, hayali hikayeler ve hakiki hayattan al&#305;nan misaller ve hakimane vecizelerle insanlara mutlu bir ya&#351;am&#305;n yollar&#305;n&#305; g&#246;stermek ve bilhassa h&#252;k&#252;mdarlara ba&#351;ar&#305;l&#305; bir idarenin s&#305;rlar&#305;n&#305; ve pratik kaidelerini &#246;&#287;retmektir. Bunlar &#304;slamdan &#214;nceki &#304;ran cemiyetinde y&#252;ksek s&#305;n&#305;flar&#305;n ya&#351;ama telakkisi, dini-ahlaki ve siyasi fikirlerini ifade etmektedir. Kelile ve Dimne &#246;ns&#246;z&#252;nde (11- &#304;bid. s, 29.). &#304;bn Mukaffa bu eserin Padi&#351;ahlara idare sanat&#305;nda gerekli bir k&#305;lavuz oldu&#287;unu ve An&#252;&#351;irevan’&#305;n memleket i&#351;lerini ona g&#246;re d&#252;zenledi&#287;ini iddia eder.

Eski Hint-&#304;ran Nasihatname ve Siyasetnamelerinde devlet, h&#252;k&#252;mdar&#305;n kuvvet ve kudretinden, otoritesinden ba&#351;ka bir &#351;ey de&#287;ildir. Siyaset ise, h&#252;k&#252;mdar&#305;n bu otoritesini koruma ve kuvvetlendirme ve bunun vas&#305;talar&#305;n&#305;, yani askeri ve paray&#305; halk&#305;n ho&#351;nutsuzlu&#287;una sebep olmadan sa&#287;lama yoludur. Halk&#305;n huzursuzlu&#287;u ve ho&#351;nutsuzlu&#287;u otoriteyi tehlikeye d&#252;&#351;&#252;ren, fakirli&#287;e yol a&#231;an bir durumdur. H&#252;k&#252;mdar bundan olabildi&#287;i kadar ka&#231;&#305;nmal&#305;d&#305;r Bu da, ancak adil olmakla m&#252;mk&#252;nd&#252;r. Bu eserlerde adalet esas itibariyle, halk&#305;n &#252;zerinden zulm&#252; gidermek, kuvvetlinin zay&#305;f&#305; ezmesine meydan vermemek, tebaan&#305;n can ve mal&#305;n&#305; emniyette bulundurmak &#351;eklinde anla&#351;&#305;l&#305;r. H&#252;lasa, hakimiyet adalete s&#305;k&#305; s&#305;k&#305;ya ba&#287;l&#305; bir kavram olarak meydana &#231;&#305;kar. Ba&#351;ka deyimle, iyi bir siyaset h&#252;k&#252;mdar&#305;n &#351;ahsi meziyetlerine gelir dayan&#305;r. H&#252;k&#252;mdar insafl&#305;, yumu&#351;ak ve af edici karakterde ise, adil bir h&#252;k&#252;met kurmak m&#252;mk&#252;nd&#252;r. Onun i&#231;indir ki, siyaset ahlakdan ayr&#305;lmaz, siyasetnameler ayn&#305; zamanda bir ahlak kitab&#305;, bir ahlaki &#246;&#287;&#252;tler dergisi mahiyetindedir.

Taberi’nin Sasani kaynaklar&#305;ndan nakletti&#287;i &#351;u rivayet, eski &#304;ran devlet anlay&#305;&#351;&#305;n&#305; iyi aksettirir: Kisra Perviz, hazinesinde b&#252;y&#252;k mebla&#287;lar toplanm&#305;&#351;t&#305;. Hazineye mal toplama i&#231;in &#351;iddet g&#246;sterilmesine m&#252;saade ediyordu. Bunun sonucunda (yani para hazinede toplan&#305;p tedav&#252;lden kalkt&#305;&#287;&#305; i&#231;in) fiyatlar &#231;a&#287;r&#305;ndan &#231;&#305;kt&#305; ve ge&#231;im zorla&#351;t&#305;. Halk Kisra ve devlet aleyhine d&#246;nd&#252;. Kendisi tahttan indirilip su&#231;land&#305;r&#305;l&#305;rken di&#287;er zul&#252;mleri aras&#305;nda bilhassa vergi toplarken &#351;iddet kulland&#305;&#287;&#305;, halk&#305;n elindeki mallar&#305; toplayarak ge&#231;imlerini g&#252;&#231;le&#351;tirdi&#287;i ileri s&#252;r&#252;ld&#252;. Buna kar&#351;&#305; Kisra &#351;u cevab&#305; vermi&#351;tir: “Tanr&#305;dan sonra h&#252;k&#252;mdarlar ayakta tutan ve kuvvetlendiren &#351;ey para ve askerdir. Ordu ve silah ancak b&#252;y&#252;k paralar sayesinde elde edilir. Laz&#305;m olan mal ancak ciddi &#231;al&#305;&#351;mak ve vergi tahsili esnas&#305;nda kuvvet sarf etmekle toplanabilir. Hazinede para toplama i&#351;ine ilk defa biz ba&#351;lam&#305;&#351; de&#287;iliz... Bu mal ve hazineler h&#252;k&#252;mdarl&#305;&#287;&#305;n ve memleketin temelidir. D&#252;&#351;mana kar&#351;&#305; senin kuvvetindir” (12- Taberi, Tari al-umam va’l-m&#252;l&#252;k, terc. A. Temir-Z. Kadiri, III, Ankara 1965, s. 1238-49).

Burada bir taraftan hakimiyeti tutmak i&#231;in askere ve bunun i&#231;in de paraya ve hazineye ihtiya&#231; oldu&#287;u d&#252;&#351;&#252;ncesi, di&#287;er taraftan hazine y&#305;&#287;man&#305;n halka zul&#252;m yap&#305;lmas&#305;na yol a&#231;t&#305;&#287;&#305; ve b&#252;y&#252;k miktarda alt&#305;n ve g&#252;m&#252;&#351;&#252; h&#252;k&#252;mdar&#305;n hazinesinde tutman&#305;n halk&#305;n ge&#231;imini g&#252;&#231;le&#351;tirdi&#287;i d&#252;&#351;&#252;ncesi, iki z&#305;d siyaset olarak kar&#351;&#305; kar&#351;&#305;ya konmu&#351;tur. Bu &#231;at&#305;&#351;ma, daha derin bir g&#246;r&#252;&#351;&#252; aksettiren &#351;u d&#252;&#351;&#252;nce ile giderilmi&#351;tir: Can ve mal&#305; huzur i&#231;inde olm&#305;yan raiyyet mal &#252;retip zenginle&#351;mez ve fakir olan raiyyetin vergi kabiliyeti de azal&#305;r. O halde hazineyi doldurmak i&#231;in h&#252;k&#252;mdar&#305;n reayay&#305; yumu&#351;ak ve adil bir idare alt&#305;nda tutmas&#305;, zulm&#252; &#246;nlemesi gerekir.

Kelile ve Dimne’ye g&#246;re (13- s. 319) “raiyyetin emniyeti Pedi&#351;aha ve memleket i&#351;inin d&#252;zende olmas&#305; takvaya, ak&#305;l ve sebata ve adle ba&#287;l&#305;d&#305;r”. H&#252;k&#252;mdar adalet, ac&#305;ma ve &#351;efkat ile ve k&#246;t&#252;lere kar&#351;&#305; otoritesini g&#246;sterme ve cezaland&#305;rma suretiyle mutlulu&#287;a ve d&#252;nyay&#305; h&#252;km&#252; alt&#305;na alma&#287;a muvaffak olur (14- s. 27). Eski Hint-&#304;ran gelene&#287;ini aksettiren muahhar bir eserde, Kabusname’de (15- The Na&#351;ihatname known as Qab&#252;s-name of Kai Ka’&#252;s b. Iskandar, ed. R. Levy London 1951, s. 125. Tipik bir pendname olan bu kitab&#305;n II. Murad i&#231;in Mercimek Ahmed taraf&#305;ndan yap&#305;lan terc&#252;mesi (yay&#305;nlayan O. &#350;. G&#246;kyay, &#304;st. 1944), s. 337) (yaz&#305;l&#305;&#351;&#305; 1082) ayn&#305; g&#246;r&#252;&#351;&#252; &#351;u &#351;ekilde form&#252;llendirilmi&#351; buluruz: “&#350;unu bil ki, h&#252;k&#252;mdarl&#305;k askerle, akser de alt&#305;nla kudret kazan&#305;r, alt&#305;n da bay&#305;nd&#305;rl&#305;kla ele ge&#231;er, bay&#305;nd&#305;rl&#305;k ise adl ve insafla yay&#305;labilir. Onun i&#231;in adl &#252; insaftan gafil olma”. Adalet dairesi denilen bu form&#252;l Kutadgu Bilig’de daha a&#231;&#305;k ifade olunmu&#351;tur (b. 2057-59): “Memleket tutmak i&#231;in &#231;ok asker ve ordu laz&#305;md&#305;r, askerini beslemek i&#231;in de &#231;ok mal ve servete ihtiya&#231; vard&#305;r, bu mal&#305; elde etmek i&#231;in halk&#305;n zengin olmas&#305; gerekir. Halk&#305;n zengin olmas&#305; i&#231;in de do&#287;ru kanunlar konulmal&#305;d&#305;r; (16- Alt&#305; &#231;izgili m&#305;sra &#351;&#246;yledir: budun bayl&#305;k&#305;nga t&#246;r&#252; t&#252;z kodun.) Bunlardan biri ihmal edilirse d&#246;rd&#252; de kal&#305;r. D&#246;rd&#252; birden ihmal edilirse beylik &#231;&#246;z&#252;lme&#287;e y&#252;z tutar”.

Yusuf Has Hacib’in eserinde bu siyaset g&#246;r&#252;&#351;&#252; hakimdir. &#199;e&#351;itli yerlerde bu fikre d&#246;ner ve ba&#351;ka ba&#351;ka &#351;ekillerde a&#231;&#305;klama&#287;a &#231;al&#305;&#351;&#305;r. Mesela “Halk zenginle&#351;ti ve memleket nizama girdi; halk h&#252;k&#252;mdara dualar etti. Halk kurtuldu ve zahmeti denilen &#351;ey ortadan kalkt&#305;. Kuzu ile kurt birlikte ya&#351;ama&#287;a ba&#351;lad&#305;... Bu m&#252;ddet b&#246;yle huzur ve asayi&#351; i&#231;inde ge&#231;ti, halk&#305;n ve memleketin her i&#351;i yoluna girdi. Memlekette yeni &#351;ehir ve kasabalar &#231;o&#287;ald&#305;. H&#252;k&#252;mdar&#305;n hazinesi alt&#305;n ve g&#252;m&#252;&#351; ile doldu. H&#252;k&#252;mdar rahat etti ve huzura kavu&#351;tu; &#351;&#246;hret ve n&#252;fuzu d&#252;nyaya yay&#305;ld&#305;. “(b. 1039-1044). “Ey hakim! Memlekette uzun m&#252;ddet h&#252;k&#252;m s&#252;rmek istersen, kanunu do&#287;ru y&#252;r&#252;tmeli ve halk&#305; korumal&#305;s&#305;n. Kanun ile &#252;lke geni&#351;ler ve d&#252;nya d&#252;zene girer, zul&#252;m ile &#252;lke eksilir ve d&#252;nya bozulur. Zalim, zulm&#252; ile bir &#231;ok saraylar&#305; harap etmi&#351; ve sonunda kendisi a&#231;l&#305;ktan &#246;lm&#252;&#351;t&#252;r.” (b. 2033-2035). Ba&#351;ka bir yerde (b. 5152) h&#252;k&#252;mdar&#305;n “hazinesi, maiyeti ve askeri vard&#305;, bunlara dayanarak her istedi&#287;ini buldu.”

Kutadgu Bilig’de bu anlay&#305;&#351;&#305; aksettiren daha bir &#231;ok misaller bulmak m&#252;mk&#252;nd&#252;r (bak. B. 894-895, b. 5540, b. 5459-5463, b. 1924-1928). Yusuf bu anlay&#305;&#351; i&#231;erisinde devlet idaresinde adalete ba&#351; rol&#252; tan&#305;d&#305;&#287;&#305; i&#231;in eserde H&#252;k&#252;mdar K&#252;nto&#287;d&#305;, adl’i temsil etmektedir (b. 68). “Beyli&#287;in temeli adalet yoludur” (.bu beglik k&#246;ki ol k&#246;nilik yol&#305;) (b. 821). Di&#287;er prensipler s&#305;rasiyle &#351;unlard&#305;r. “Devlet” “hired” (ak&#305;l) ve “kanaat”. Devlet, vezir Ay-told&#305;’d&#305;r. Ak&#305;l ise onun o&#287;lu &#214;gd&#252;lmi&#351;’dir. “Kanaat” vezirin akrabas&#305;ndan Odgurm&#305;&#351; taraf&#305;ndan temsil edilir (kayda de&#287;er ki, metinde, devlet, raiyyet kelimeleri Farscada kullan&#305;lan &#351;ekilleriyle Arap&#231;a kelimelerdir).

Adaleti temsil eden h&#252;k&#252;mdar&#305;n vazifeleri &#351;unlard&#305;r (b. 5540-5550, b. 5574-5584):

1. Para ayar&#305;n&#305; temiz tutmal&#305;, 2. Halk&#305; adil kanunlarla idare etmeli ve kuvvetlinin zay&#305;fa tahakk&#252;m etmesine meydan vermemeli, 3. Haydutlar&#305; ortadan kald&#305;rmal&#305;, 4. Yollar&#305; a&#231;&#305;k ve emin tutmal&#305;, 5. Herkese mertebesine g&#246;re muamele etmeli.

Yine Sasani gelene&#287;ini aksettiren ve Arda&#351;ir b. Babek &#231;a&#287;&#305;na atfolunan bir risalede de h&#252;k&#252;mdar&#305;n g&#246;revleri: Adl g&#246;stererek raiyyetin durumunun iyiye g&#246;t&#252;r&#252;lmesi, yollar&#305;n emniyeti, raiyyetin evinin bark&#305;n&#305;n korunmas&#305; ve zalimlerin elinin ondan uzakla&#351;t&#305;rmas&#305; (18- Arap&#231;a, yaz&#305;lan Nasihatu’s-selatin mahiyetindeki kitaplarda yahut siyasetu’&#351;-&#351;er’iyye’lerde bu form&#252;l umumiyetle &#351;&#246;yle ifade olunur.( )&#351;eklinde s&#305;ralan&#305;r (19- Rasa’ilu’ul-Bulaga: Yay&#305;n. M. Kurd Ali, 3. bask&#305;. Kahire 1964, s. 383.) B&#252;y&#252;k k&#305;sm&#305; itibariyle Eski &#304;ran devlet geleneklerini aksettiren Nizam’&#252;l M&#252;lk’&#252;n Siyasetname’sinde (ilk &#252;&#231; fas&#305;l) h&#252;k&#252;mdar&#305;n vazifeleri, asileri cezaland&#305;r&#305;p itaat alt&#305;na sokmak, her hizmet sahibini kendi kifayetine g&#246;re yerine ve mertebesine getirmek, adalet ile reayan&#305;n huzurunu sa&#287;lamak, kanallar, k&#246;pr&#252;ler yaparak, yeni k&#246;yler ve &#351;ehirler kurarak memleketi kalk&#305;nd&#305;rmakt&#305;r. H&#252;k&#252;mdar&#305;n ba&#351;ta gelen vazifesini haftan&#305;n belli g&#252;nlerinde bizzat reayan&#305;n &#351;ikayetlerini dinleyip do&#287;rudan do&#287;ruya adaleti yerine getirmektir. Herkese mertebesine g&#246;re muamele etmek, “herkesi kendi menziletine koymak” s&#305;n&#305;flar d&#252;zenini muhafaza etmekle ilgili olup bu &#231;e&#351;it nasihatnamelerde daima zikrolunur.

M&#252;sl&#252;man fakihlar&#305;n Siyasetu’&#351;-er’iyye’lerinde halife veya sultan&#305;n vazifeleri, ayn&#305; kaynaktan gelen fikirler &#231;er&#231;evesinde a&#351;a&#287;&#305; yukar&#305; ayn&#305; &#351;ekilde tasvir olunur. Ancak &#350;eriat’in korunmas&#305; ve &#350;eriat h&#252;k&#252;mlerinin yerine getirilmesi tabiatiyle bunlar&#305;n ba&#351;&#305;na ilave olunur (20- Halifenin vazifeleri. &#350;eriat’in tatbiki ile beraber adaleti yerine getirme, umumi bar&#305;&#351;a ve asayi&#351;i koruma, bu gayelerle ceza m&#252;eyyidelerini kullanma, islam &#252;lkesini m&#252;dafaa, &#350;eriat&#231;e tayin edilmi&#351; gelirleri toplama, maa&#351;lar&#305; tesviye, devlet hizmetlerine ehil kimseleri tayin etme ve onar&#305;n i&#351;lerini devaml&#305; &#351;ekilde kontrol etme.). Devletin esas idari fonksiyonlar&#305; da asker, hazine ve adalet temellerine dayanan devlet anlay&#305;&#351;&#305;na paraleldir. Yani h&#252;k&#252;mdara ba&#351;l&#305;ca &#252;&#231; nevi memur laz&#305;md&#305;r. 1. K&#305;l&#305;&#231; kullanan yi&#287;it kimseler (asker), 2. &#304;sti&#351;are ile memleket i&#351;lerini d&#252;zene koyan hakim ve bilgili devlet adam&#305; (vezir), 3. Devlet gelirlerini ve giderlerini tutan ve hazineyi dolduran zeki ve mahir katipler (b&#252;rokrasi).(21- Kutadgu Bilig, beyit 5910-5914, XI-XIII. as&#305;rlarda &#304;ran’da idare te&#351;kilat&#305; i&#231;in &#351;imdi &#351;u esere bak&#305;lmal&#305;d&#305;r: H. Horst, Die Staatsverwaltung der Grossel&#287;uqen und Horezmsahs (1038-1231), Wiesbaden, 1964).

H&#252;k&#252;mdar&#305;n mutlak hakimiyetine dayanan bu devlet sisteminde, otorite sahibinin halka, kuvvetlinin zay&#305;fa kar&#351;&#305; zulm&#252;n&#252; ve suistimallerini &#246;nleme manas&#305;nda anla&#351;&#305;lan adl, h&#252;k&#252;mdar&#305;n en m&#252;him g&#246;revi say&#305;l&#305;r. Sasanilerde ve daha sonra &#304;slam devletlerinde b&#252;y&#252;k divan tertibi ve h&#252;k&#252;mdar&#305;n bizzat tebaan&#305;n &#351;ikayetlerini dinliyerek h&#252;k&#252;m vermesi bu asli g&#246;revin yerine getirilmesi i&#231;indir: Mezalim Divan&#305;, Daru’l-adl veya Divan-i Ali adiyle an&#305;lan bu divana herkes gelip &#351;ikayet sunabilirdi.

Sasanilerde her ay&#305;n ilk haftas&#305;nda raiyyetten herhangi bir kimse divana gelmek ve do&#287;rudan do&#287;ruya h&#252;k&#252;mdara &#351;ikayetini okumak hakk&#305;na malikti (22- Christensen, p.289).

Nizam’&#252;l-M&#252;lk, Siyasetname’de (23- Siyar al-mul&#252;k (Siyaset-name), yay&#305;n. H. Darke,Tarhan 1962, s. 19) bu adetin ger&#231;ek gayesini a&#231;&#305;klar. Padi&#351;ahlar haftada iki g&#252;n mutlaka do&#287;rudan do&#287;ruya halk&#305;n &#351;ikayetlerini (mezalim) dinlerler ve hakk&#305; yerine getirirler. B&#246;ylece memleketin her yerinde zalimler &#351;ikayet korsusiyle k&#246;t&#252;l&#252;k yapmaktan &#231;ekinirler. &#350;ikayetler, umumiyetle Padi&#351;ah ad&#305;na otorite icra edenlerin suistimallerine kar&#351;&#305;d&#305;r. Hatta do&#287;rudan do&#287;ruya Padi&#351;ah&#305;n bir emri, bir kanun veya nizam aleyhinde de &#351;ikayette bulunabilirler. H&#252;k&#252;mdarlar&#305;n h&#252;km&#252; s&#252;ratle verilmeli ve nihai olmal&#305;d&#305;r. &#350;ikayet dinleme, h&#252;k&#252;mdar&#305;n her &#351;eyin &#252;st&#252;nde olan mutlak otoritesini g&#246;sterme&#287;e vesile olur. Bu suretle y&#252;ksek divan, h&#252;k&#252;mdar&#305;n adalet ve hakimiyetinin en y&#252;ksek derecede tecelli etti&#287;i bir yerdir ve Do&#287;u devletinin mahiyetini en belirli &#351;ekilde ortaya koyan bir m&#252;essesedir. B&#252;t&#252;n &#304;slam devletlerinde, Sasanilerde oldu&#287;u gibi, bu m&#252;esseseye birinci derecede ehemmiyet verilmi&#351;tir. (24- M&#252;essese hakk&#305;nda bak. E. Tyan, Histoire de I’organisation judiciaire en pays d’Islam, 2. bask&#305;, Leiden 1960, s. 83-86, 433 vd.) Kutadgu Bilig’de adalet, ananevi &#304;ran-&#304;slam devletlerinde oldu&#287;u &#351;ekliyle ve ayn&#305; ehemmiyetle belirtilir (bilhassa K&#252;n-To&#287;d&#305;’n&#305;n adaletin ne oldu&#287;u hakk&#305;nda XVIII. Fas&#305;l, beyit 792-822). Beg der ki: Taht &#252;&#231; ayak &#252;zerindedir, hi&#231;bir tarafa e&#287;ilmez. “Hareketim ve s&#246;z&#252;m b&#252;t&#252;n halk i&#231;in ayn&#305;d&#305;r”. Ben i&#351;leri do&#287;ruluk (k&#246;nilik) (25- R. Arat, K&#246;nilik kelimesini do&#287;ruluk diye &#231;evirir. &#304;kinci manas&#305; adalet’tir ve yerine g&#246;re adalet &#351;eklinde &#231;evrilmesi do&#287;ru olur. Beyit 821: Beyli&#287;in temeli do&#287;ruluk &#252;zerinde kurulmu&#351;tur yerine Beyli&#287;in temeli adalet (k&#246;nilik) &#252;zerine konulmu&#351;tur diye &#231;evirmelidir. Eski ve Orta &#199;a&#287; devletinin bu temel prensibi Bat&#305;da Ivstitia Regnorum Fundamentum &#351;eklinde ifade edilmi&#351;tir.) ile hallederim; insanlar&#305; bey veya kul olarak ay&#305;rmam.. ben i&#351;leri b&#305;&#231;ak gibi keser atar&#305;m, hak arayan kimsenin i&#351;ini uzatmam”. Zulme u&#287;rayarak kap&#305;ma gelen ve adaleti bulan kimse benden tatl&#305; tatl&#305; ayr&#305;l&#305;r. Benim sertli&#287;im zalimler i&#231;indir. Kanun kar&#351;&#305;s&#305;nda herkes e&#351;ittir. (b. 812; t&#246;r&#252; bulsa mindin kapugka kelip; burada kap&#305; Osmanl&#305;larda kullan&#305;ld&#305;&#287;&#305; gibi h&#252;k&#252;mdar&#305;n h&#252;k&#252;met i&#351;lerine ba&#351;kanl&#305;k etti&#287;i yer, yani divand&#305;r).

H&#252;k&#252;mdar&#305;n sahip olmas&#305; gereken vas&#305;flar b&#252;t&#252;n nasihatnamelerde en &#246;nemli bir konuyu te&#351;kil eder. Zira yukar&#305;da a&#231;&#305;klad&#305;&#287;&#305;m&#305;z gibi siyaset ahlaka dayan&#305;r. Her &#351;eyden evvel h&#252;k&#252;mdar idarede, akla ve bilgiye dayanmal&#305;d&#305;r: bilig birle begler budun ba&#351;lad&#305;: uku&#351; birle il k&#252;n i&#351;in i&#351;ledi (b. 1952)

Ak&#305;l ve bilginin l&#252;zumu Kutadgu Bilig’de uzun par&#231;alar halinde s&#305;k s&#305;k tekrarlan&#305;r (mesela 1948-1973). Ak&#305;l ve bilgi ile hareket eden iki d&#252;nyada da kutlu olur (b. 1973).

Hint-&#304;ran gelene&#287;inde de ak&#305;l ve bilgi &#252;zerinde ehemmiyetle durulur. Kelile ve imne’ye g&#246;re (26- S. 408: ( ) ak&#305;l saadetin temel dire&#287;idir ve gayeye eri&#351;me i&#231;in bir anahtard&#305;r. Kab&#252;sname (terc&#252;me, s. 349) bu fikri &#351;&#246;yle ifade eder: “Her i&#351;in evvelinde akl&#305;nla, bil&#252;nle dan&#305;&#351;, andan ol i&#351;i it. Zira Padi&#351;ah&#305;n vezir ve v&#252;zeras&#305; ak&#305;l ve bil&#252;d&#252;r”.Kutadgu Bilig’i bu bahiste &#304;ran gelene&#287;ini takip etti&#287;ini &#351;u beyitler de g&#246;sterebilir: “&#304;nsan ak&#305;l ile y&#252;kselir, bilgi ile b&#252;y&#252;r. Her ikisi ile insan itibar g&#246;r&#252;r. Buna inanmazsan N&#252;&#351;in-Revan (An&#252;&#351;irevan)a bak” (b. 289-290).

Katadgu Bilig’de idare edenin ba&#351;ta gelen vas&#305;flar&#305;ndan biri hilmdir, tebaas&#305;na kar&#351;&#305; yumu&#351;ak ve ba&#287;&#305;&#351;lay&#305;c&#305; olmas&#305;d&#305;r. “Kim halka hakim olursa onun tabiat&#305; yumu&#351;ak, tavr ve hareketi asilane (t&#252;z&#252;n) olmal&#305;d&#305;r... Onun dili ve s&#246;z&#252; tatl&#305; olmal&#305;, kendisi tevazu g&#246;stermelidir”. H&#252;k&#252;mdar adalet, kanun ve cezaland&#305;rmay&#305; temsil etti&#287;i i&#231;in hislerine tabi de&#287;ildir. Fakat idare ba&#351;&#305;nda olan vezir mutlaka yumu&#351;ak ve tatl&#305; s&#246;zl&#252; olmal&#305;d&#305;r. (b. 546-522). Kelile ve Dimne’ye g&#246;re (27- S. 247-50.) h&#252;k&#252;mdara gerekli hasletler, yani hilm (yumu&#351;akl&#305;l&#305;k), sahavet (eli a&#231;&#305;k olma) ve &#351;ecaat aras&#305;nda en m&#252;himmi hilm’dir. Hilm padi&#351;ah&#305;n &#351;ahs&#305;n&#305; “mehib ve m&#252;kerrem” k&#305;lar, asker ve raiyyet kendisinden ho&#351;nut olurlar, kendisine &#351;&#252;krederler, “m&#252;lk ve devlet” sars&#305;lmaz. Buna kar&#351;&#305;, bir tek k&#246;t&#252; hareket ile cihan harab olur, halka k&#305;rg&#305;nl&#305;k ve nefret gelir. Hilm ak&#305;l ve tecr&#252;be sahiplerine dan&#305;&#351;makla meydana gelir. Hilm ile askeri raiyyeti kendisine ba&#287;lam&#305;&#351; olan h&#252;k&#252;mdar&#305;n memleketini d&#252;&#351;man istila edemez.

H&#252;k&#252;mdar&#305;n raiyyete kar&#351;&#305; vazifelerinden biri de herkese kendi derecesine g&#246;re “m&#252;r&#252;vvet” g&#246;stermektedir. (28- &#304;bid., s. 8. Fatih devrinde Vezirazam Mahmud Pa&#351;a’n&#305;n on iki y&#305;l yan&#305;nda s&#305;rkatibi olan m&#252;verrih Tursun Bey, ve siyaset hakk&#305;nda tarihinin ba&#351;&#305;na koydu&#287;u mukaddimede klasik Hind-&#304;ran devlet gelene&#287;ini tekrarlar. Ona g&#246;re h&#252;k&#252;mdar&#305;n haiz olmas&#305; gereken d&#246;rt fazilet adl, hilm, seha ve hikmettir. Hilmin ehemmiyetinden bahsederken “m&#252;r&#252;vvet &#350;eriat&#305; yener” diye bir atas&#246;z&#252; ile nakleder (Tarihu Abu’l-feth, s. 20).

Umumi olarak Katadgu Bilig ile Hint-&#304;ran gelene&#287;inde padi&#351;ah&#305;n sahip olmas&#305; laz&#305;mgelen di&#287;er “hasletler” listesi birbirine &#231;ok uygundur.

Kutadgu Bilig diyor ki: “Bey tok g&#246;zl&#252;, haya sahibi ve yumu&#351;ak tabiatl&#305; olmal&#305; (b. 2000) “beyin dili d&#252;r&#252;st ve kalbi do&#287;ru olmal&#305;” (b. 2010) “beye c&#246;mertlik ve al&#231;ak g&#246;n&#252;ll&#252;l&#252;k laz&#305;md&#305;r” (b. 2049).

Kab&#252;sname (s. 357-364) beyli&#287;in hasletlerini &#351;&#246;yle s&#305;ralar: adl, kerem, heybet g&#246;sterme, na me&#351;ru i&#351;lerden sak&#305;nma, acelecili&#287;i terk etme, her i&#351;in kolay&#305;n&#305; g&#246;zetme, ger&#231;ek s&#246;yleme, s&#246;z&#252;ne sad&#305;k olma.

Nizam’&#252;l-M&#252;lk’de h&#252;k&#252;mdar i&#231;in gerekli vas&#305;flar (hasletler) &#351;&#246;yle s&#305;ralan&#305;r: “haya ve h&#252;sn&#252;’l hulk ve af ve tevazu ve sahavet ve s&#305;dk ve sabr ve &#351;&#252;kr ve rahmet ve ilm ve akl ve’adl”.

Yine ona g&#246;re beylere yak&#305;&#351;mayan huylar &#351;unlard&#305;r: “hukd u hased ve kibr u gazab ve &#351;ehvet ve h&#305;rs ve emel ve lucac ve durung ve balh ve h&#252;y-i bad ve zulm ve hodgami ve &#351;itab-zedegi ve na-sepasi ve seb&#252;k-sari”.

Kutadgu Bilig’de ayn&#305; huylar k&#246;t&#252;ler (b. 2010-2078). &#304;hmalkarl&#305;k, zulm, yalanc&#305;l&#305;k, korkakl&#305;k, hasislik, inadc&#305;l&#305;k, kibirli ve ma&#287;rur olmak, acelecilik, hiddet h&#252;k&#252;mdarda olmamas&#305; gereken &#351;eylerdir.

Netice itibariyle, Kutadgu-Bilig’de devlet anlay&#305;&#351;&#305;n&#305;n ve siyaset ve ahlak kaidelerinin geni&#351; &#246;l&#231;&#252;de Hint-&#304;ran kaynaklar&#305;na dayand&#305;&#287;&#305;na &#351;&#252;phe yoktur. Bu telakkiler b&#252;t&#252;n m&#252;sl&#252;man milletlerin ortak k&#252;lt&#252;r miras&#305; haline gelmi&#351;tir. Yusuf Has Hacib’in X-XI. As&#305;rda Do&#287;u &#304;ran’da ve Mavera&#252;nnehir’de kuvvetle canland&#305;rm&#305;&#351; olan eski &#304;ran geleneklerini ve buna dair eserleri tan&#305;nm&#305;&#351; olmas&#305; tabiidir. Merkezleri Balasagun ve Ka&#351;gar b&#246;lgesinde X. As&#305;r ortalar&#305;nda &#304;slamiyeti kabul etmi&#351; olan Karahanl&#305;lar, asr&#305;n sonlar&#305;nda kuvvetli &#304;ran ananelerini ya&#351;atan M&#252;sl&#252;man Samanilerden Mavera&#252;nnehr b&#246;lgesini zabtettiler (kendilerini eski &#304;ran Sasani s&#252;lalesine ba&#287;l&#305;yan Samani’lerin (29- W. Barthold, Orta Asya T&#252;rk Tarihi hakk&#305;nda dersler. &#304;st. 1927, s. 75. Karahanl&#305;lar i&#231;in &#351;imdi O. Pritsak, &#304;A, VI., 251-73; Onun bu konuda bas&#305;lmam&#305;&#351; dissertationunu maalesef g&#246;remedik.) himayesinde R&#252;degi, Kelile ve Dimne’ye nazmen Fars&#231;aya &#231;evirmi&#351;ti).

Karahanl&#305;lar, &#304;slam k&#252;lt&#252;r dairesine girmi&#351; olmakla beraber men&#351;ede do&#287;ular&#305;ndaki y&#252;ksek Uygur k&#252;lt&#252;r&#252;ne de ba&#287;l&#305; idiler.

Kutadgu Bilig’de adetleri say&#305;l&#305; &#304;slami-&#304;rani terimler hari&#231;, bu m&#252;cerred konuyu i&#351;lemek i&#231;in kullan&#305;lan dil tamamiyle T&#252;rk&#231;edir. R. R. Arat’&#305;n belirtti&#287;i gibi, bu T&#252;rk&#231;e &#351;&#252;phesiz Uygur sahas&#305;nda i&#351;lenmi&#351; T&#252;rk&#231;e idi. Yusuf’un, Uygurlar&#305;n Burkanc&#305;l&#305;k (Budizm) k&#252;lt&#252;r ve felsefesine yabanc&#305; olmad&#305;&#287;&#305;n&#305; g&#246;steren izler vard&#305;r (30- Arat, Kutadgu Bilig, I, Metin, Giri&#351;, s. XXII; S. M, Arsal, &#304;bid, s. 94.). Onun Sanskrit&#231;eden T&#252;rk&#231;eye &#231;evrilmi&#351; eserleri, bu arada siyaset kitaplar&#305;n&#305; g&#246;rm&#252;&#351; olmas&#305; ihtimalden uzak de&#287;ildir. Hint siyaset g&#246;r&#252;&#351;leri &#304;ran yoluyla oldu&#287;u gibi Uygur yoluyla da al&#305;nm&#305;&#351; olabilir.

B. Kutadgu Bilig’de T&#252;rk Devlet Gelene&#287;i,

Yusuf bir taraftan An&#252;&#351;irevan’&#305; &#246;rnek g&#246;sterirken &#246;b&#252;r taraftan da bir tak&#305;m T&#252;rk ulular&#305;n&#305;n adlar&#305;n&#305; anarak onlar&#305;n fikirerini nakletmektedir (31- Kutadgu Bilig, I. Metin, s. XXVII.). Ayr&#305;ca bir &#231;ok T&#252;rk atas&#246;zleriyle fikirlerini destekler. T&#252;rk devlet gelene&#287;ini her &#351;eyin &#252;st&#252;nd&#252; tuttu&#287;unu &#351;u s&#246;zleri ortaya koyar (b. 267):

k&#246;r&#252; barsa emdi bu t&#252;rk begleri

ajun beglerinde bular yigleri.

&#304;ran devlet gelene&#287;inde her &#351;eyin &#252;st&#252;nde h&#252;k&#252;mdar&#305;n mutlak otoritesi vard&#305;r. Hatta bu otorite kanun &#252;zerindedir. Bu s&#305;n&#305;rs&#305;z otoriteyi yaln&#305;z adalet d&#252;&#351;&#252;ncesi s&#305;n&#305;rlar. Pendnamelerin &#231;o&#287;unda adaletin de, yine h&#252;k&#252;mdar&#305;n menfaatini g&#246;z&#246;n&#252;nde tutan pragmatik bir gayeye tabi oldu&#287;unu g&#246;sterdik (adalet olmazsa huzursuzluk ve karga&#351;al&#305;k do&#287;ar, halk fakirle&#351;ir, h&#252;k&#252;mdar&#305;n gelir kaynaklar&#305; kurur). (32- Eski &#304;ran’da adaleti yerine getirmenin Tanr&#305;ya kar&#351;&#305; bir vazife oldu&#287;u hakk&#305;nda bak. Al-Cahiz’e atfolunan At-tac fi ahlaki’l-mul&#252;k, Beyrut 1955, s. 268-270). Adaletin yerine getirilmesi, tamamiyle h&#252;k&#252;mdar&#305;n bir ba&#287;&#305;&#351;lama hakk&#305;d&#305;r. Onun mutlak otoritesini s&#305;n&#305;rlayan objektif kaideler &#351;eklinde maddele&#351;memi&#351;tir. Adalet, b&#252;y&#252;k divanda h&#252;k&#252;mdar&#305;n bir l&#252;tuf ve ihsan&#305; &#351;eklinde tecelli eder. Pendnameleri yazanlar, adaletin garantisi olarak h&#252;k&#252;mdar&#305;n adil olmas&#305;, insaf ve hilm sahibi bulunmas&#305; gibi ahlaki prensiplere dayanmaktan ba&#351;ka yol bulamam&#305;&#351;lard&#305;r.

Kutadgu Bilig’de &#304;rani devlet ve hakimiyet anlay&#305;&#351;&#305; yan&#305;nda kuvvetle belirtilen bir nokta, hakimiyetin t&#246;r&#252;nden (kanun ve nizam) ayr&#305;lmamas&#305;, hatta hakimiyetin bizzat t&#246;r&#252; ve kut’dan ibaret oldu&#287;u g&#246;r&#252;&#351;&#252;d&#252;r.

“Bu K&#252;n do&#287;du dedi&#287;im do&#287;rudan do&#287;ruya kanundur” (bu K&#252;n do&#287;d&#305; tigli t&#246;r&#252; ol k&#246;ni) (b. 355).

“Beylik kanun ile ayakta durur” (T&#246;r&#252; birle beglik turur ol &#246;r&#252;) (b. 5285).

Yusuf, h&#252;k&#252;mdara “Ey aziz kut ey iyi t&#246;r&#252;” diye hitap eder (b. 939).

“Bir memleketin ba&#287;&#305; ve kilidi iki &#351;eyden ibarettir: biri ihtiyatl&#305;l&#305;k biri kanun; bunlar esast&#305;r” (biri sakl&#305;k ol bir t&#246;r&#252; il k&#246;ki) (b. 2015).

“Hangi bey memlekette adil (33- K&#246;ni kelimesini biz burada adil diye ald&#305;k.) kanun koydu ise o, memleketini tanzim etmi&#351; ve g&#252;n&#252;n&#252; ayd&#305;nlatm&#305;&#351;t&#305;r”.

“Bey m&#252;lk&#252;n&#252; ve halk&#305;n&#305; kanun yolu ile nizam alt&#305;nda bulundurur” (t&#246;r&#252; birle t&#252;zse ili budn&#305;n&#305;) (b. 286).

Adil kanunlar koyma ve onlar&#305; tarafs&#305;zl&#305;kla uygulama suretiyledir ki, bir h&#252;k&#252;mdar uzun m&#252;ddet hakimiyetini koruyabilir (bak. B. 2033).

T&#252;rk devlet ananesinde t&#246;r&#252;, ilahi men&#351;eli hakimiyetten (kut) ayr&#305;lmaz. Bir Kagan, hususiyle devlet kurucu T&#252;rk kagan&#305; mutlaka bir t&#246;r&#252; koymal&#305;d&#305;r. Yaz&#305;c&#305;zade Sel&#231;ukname’de O&#287;uz Han’&#305;n “vasiyyet edip t&#252;re koydu&#287;unu” anlat&#305;r. Orhon abidelerine g&#246;re, K&#246;k T&#252;rk devletinin kurucusu Bumin Kagan tahta oturunca “T&#252;rk milletinin &#252;lkesini, t&#246;r&#252;s&#252;n&#252; edivermi&#351;, tanzim edivermi&#351;” ondan sonra d&#246;rt tarafa hakimiyetini yaym&#305;&#351; ve imparatorlu&#287;u kurmu&#351;tur. (H. N. Orkun ne&#351;ri, Eski T&#252;rk Yaz&#305;tlar&#305;, I, Ankara 1936, D. I. D. II). Bir ara &#231;&#246;km&#252;&#351; olan devlet yeniden ba&#287;&#305;ms&#305;zl&#305;k m&#252;cadelesine girdi&#287;i zaman Elteri&#351; Kagan “T&#252;rk t&#252;resi bozulmu&#351; olan milleti ecdad&#305;n&#305;n t&#252;resince v&#252;cuda getirmi&#351;, harekete getirmi&#351;” (budun&#305;g t&#252;rk t&#246;r&#252;s&#252;n &#305;&#231;g&#305;m&#305;&#351;, budun&#305;g e&#231;&#252;m apam t&#246;r&#252;sin&#231;e yaratm&#305;&#351;, ba&#351;gurmu&#351;” (I D 13, II D 12, I D 14).

Bilge Kagan devletin kudretini anlat&#305;rken “b&#246;yle kazan&#305;lm&#305;&#351;, tanzim edilmi&#351; &#252;lkemiz, t&#246;r&#252;m&#252;z var idi” (I D 22) der. Kitabede &#351;u me&#351;hur pa&#231;ada “Yukar&#305;da Tanr&#305; basmasa a&#351;a&#287;&#305;da yer delinmese T&#252;rk milleti &#252;lkeni t&#246;r&#252;n&#252; kim bozar” demektedir. (I D 22). T&#246;r&#252;’n&#252;n malzemesi, Orta Asya cemiyetinde i&#231;timai-siyasi d&#252;zende hakim &#246;rfi hukuktur, yosun’d&#305;r. Fakat yosun, kurucu Kagan’&#305;n iradesi ile t&#246;r&#252; halini al&#305;r. Kagan, kendi emirlerini ona ekler ve ili yeni d&#252;zenine koyar. T&#246;r&#252; h&#252;k&#252;mdar&#305; ba&#287;l&#305;yan objektif hukuk kaideleri mecmuas&#305;d&#305;r. T&#252;rk devlet gelene&#287;inde t&#246;r&#252;n&#252;n o kadar ehemmiyetli bir yer tutmas&#305;, onun kabileler aras&#305;nda &#231;ok titiz bir &#351;ekilde g&#246;zetilen &#246;rfi hukuka dayanmas&#305;ndan iler gelmi&#351; olmal&#305;d&#305;r. B&#252;y&#252;k Sel&#231;uklu h&#252;k&#252;mdarlar&#305;n&#305;n &#304;ran’a hakim olduktan sonra &#304;ran kisralar&#305; tipinde bir h&#252;k&#252;mdar anlay&#305;&#351;&#305;n&#305; benimsemeleri ve O&#287;uz kabilelerinin taassubla ba&#287;l&#305; olduklar&#305; t&#246;r&#252;ye ayk&#305;r&#305; hareket etmeleri bu kabilelerle Sel&#231;uk h&#252;k&#252;mdarlar&#305; aras&#305;ndaki anla&#351;mazl&#305;klar&#305;n ger&#231;ek sebeplerinden biri ve ba&#351;l&#305;cas&#305; olabilir.

Cengiz Han Yasa’s&#305; esas itibarile T&#252;rk devletlerindeki t&#246;r&#252;nden ba&#351;ka bir &#351;ey de&#287;ildir ve Yasa hakk&#305;nda bildiklerimizi t&#246;r&#252; &#252;zerine geni&#351;letebiliriz. (34- Bu mesele hakk&#305;nda bak. H. &#304;nalc&#305;k, Osmanl&#305; Hukukuna Giri&#351;, SBF Dergisi, C. XIII-2, s. 102-107; S. M. Arsal, &#304;bir., s. 287-291).

T&#246;r&#252;’n&#252;n devlet i&#231;indeki &#252;st&#252;n yerini Yusuf &#351;u beyitle kuvvetle belirtir: “Beylik iyi bir &#351;eydir. Fakat daha iyi olan kanundur ve onu do&#287;ru tatbik etmek laz&#305;md&#305;r” (idi edg&#252; beglik tak&#305; edg&#252;rek: t&#246;r&#252; ol an&#305; t&#252;z yor&#305;tgu kerek) (b. 454).

Devlet kurucu belli ba&#351;l&#305; T&#252;rk h&#252;k&#252;mdarlar&#305;n&#305;n bir kanunname &#231;&#305;karm&#305;&#351; olmas&#305; bir tesad&#252;f de&#287;ildir. Eski T&#252;rk geleneklerini kuvvetle aksettiren eski Osmanl&#305; rivayetlerine g&#246;re, Osman Gazi ba&#287;&#305;ms&#305;zl&#305;&#287;&#305;n&#305; ilan ettikten sonra kanunlar koymu&#351;tur (35- A&#351;&#305;k Pa&#351;azade (Tevarih-i Al-i Osman, &#304;st. 1949, s. 103-104): “Bu bab Osman Gazi’nin kanun&#305; ahkam&#305;n bild&#252;r&#252;r”.). Osmanl&#305; imparatorlu&#287;unun ger&#231;ek kurucusu Fatih Sultan Mehmed biri reaya i&#231;in, di&#287;eri devlet te&#351;kilat&#305; i&#231;in iki kanunname &#231;&#305;karm&#305;&#351;t&#305;r. Nihayet imparatorlu&#287;u bir cihan imparatorlu&#287;u durumuna getiren Kanuni S&#252;leyman bir kanunname yaym&#305;&#351;t&#305;r. Bu kanunnameler, s&#305;rf sultan&#305;n iradesine dayanan kanunlar mecmuas&#305;d&#305;r ve &#350;eriatle bir ilgisi yoktur; ba&#351;ka deyimle, ancak T&#252;rk devlet gelene&#287;inin bir sonucu say&#305;lmal&#305;d&#305;r.

Kutadgu Bilig’de bu k&#246;kl&#252; T&#252;rk devlet anlay&#305;&#351;&#305; &#304;ran devlet anlay&#305;&#351;&#305;ndaki adalet kavram&#305;n&#305; hayli de&#287;i&#351;tirmi&#351;tir: Adalet, h&#252;k&#252;mdar&#305;n bir ba&#287;&#305;&#351;lama fiili de&#287;il, t&#246;r&#252;n&#252;n do&#287;ru ve tarafs&#305;z bir &#351;ekilde uygulanmas&#305;d&#305;r.

Kutadgu Bilig’de T&#252;rk devlet gelene&#287;ini aksettiren ikinci esas halka kar&#351;&#305; h&#252;k&#252;mdar&#305;n vazifeleri say&#305;l&#305;rken ortaya &#231;&#305;kar. Yukar&#305;da belirtti&#287;imiz gibi, Yusuf &#304;ran devlet gelene&#287;ini takip etti&#287;i yerlerde mal ve hazine toplamas&#305;n&#305;n ehemmiyeti &#252;zerinde durur: Hazine hakimiyetin temelidir. (bilhassa b. 5459-5464). Bunu s&#246;yliyen Beg’e kar&#351;&#305; &#214;gd&#252;lmi&#351; &#351;unlar&#305; s&#246;yler:

“Hazineni a&#231; ve servet da&#287;&#305;t. Adamlar&#305;n&#305; sevindir, onlar senin her arzunu yerine getirirler... Adamlar&#305;n &#231;ok ve kalabal&#305;k olsun, asker &#231;ok olunca gaza yapar hazineni doldurursun” (b. 5479-90). “Beyler c&#246;mert olursa adlar&#305; d&#252;nyaya yay&#305;l&#305;r... etraf&#305;na &#252;&#351;&#252;&#351;&#252;rek asker toplan&#305;r ve ordu olur, asker ve ordu ile insan dile&#287;ine kavu&#351;ur. C&#246;mert ol, ba&#287;&#305;&#351;la, yedir i&#231;ir... D&#252;nya hakimi bey ni&#231;in hazine toplar, asker nerede ise orada haz&#305;r hazine al&#305;r” (b. 2050-56).

Ulug-kent beyi der ki “halk mesud olmal&#305;d&#305;r, halk&#305;n mesud olmas&#305; i&#231;in karn&#305;n&#305;n doymas&#305; laz&#305;md&#305;r” (b. 5353-55). Zira “Kara budunun kayg&#305;s&#305; hep kar&#305;nd&#305;r... Onlar&#305;n yiyecek ve i&#231;eceklerini eksik etme” (b. 4330-4327).

Orhon abidelerinde h&#252;k&#252;mdar&#305;n esas vazifesi, halk&#305;, kara-budunu doyurmak ve giydirmek, onu zengin etmektir. Tahta &#231;&#305;km&#305;&#351; yeni kaganlar&#305;n en b&#252;y&#252;k muvaffakiyeti olarak daima bu nokta belirtilir. Bilge Kagan diyor ki: “Kagan olup yoksuz fakir budunu hep bir araya getirdim, fakir budunu zengin yapt&#305;m, az kavmi &#231;ok fakir budunu hep bir araya getirdim, fakir budunu zengin yapt&#305;m, az kavmi &#231;ok k&#305;ld&#305;m” (H. N. Orkun ne&#351;ri, 1 C. 10). “Amcam Hakan (tahta) oturarak T&#252;rk milletini y&#252;ce etti, do&#287;rulttu. Fakiri zengin k&#305;ld&#305;, az&#305; &#231;ok eyledi.” (ID, 16, 17). “&#214;lecek olan milleti diriltip do&#287;rulttum. &#199;&#305;plak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin yapt&#305;m, az kavmi &#231;ok k&#305;ld&#305;m” (1 D 29).

Bu, &#351;&#252;phesiz steplerde kabile hayat&#305;na ba&#287;l&#305; bir m&#252;essese olarak do&#287;mu&#351;tur. Beyin g&#246;revi ger&#231;ek manada halk&#305;n karn&#305;n&#305; doyurma imkanlar&#305;n&#305; yaratmaktad&#305;r. Ferscaya han-i ya&#287;ma olarak ge&#231;en toy, Osmanl&#305;lara kadar b&#252;t&#252;n T&#252;rk devletlerinde dikkatle uygulanan vazge&#231;ilmez bir m&#252;essesedir. Tabiatiyle &#304;ran devlet anlay&#305;&#351;&#305;n&#305;n galebe &#231;ald&#305;&#287;&#305; yerlerde e &#231;a&#287;larda yerlerde ve &#231;a&#287;larda toy daha ziyade senbolik bir mana ta&#351;&#305;ma&#287;a ba&#351;lam&#305;&#351;t&#305;r. Fakat Orta Asya’da ehemmiyetini daima korumu&#351; g&#246;r&#252;nmektedir. M&#252;essesenin manas&#305;n&#305; en iyi anlatan tasvirlerden birini Nizam’&#252;l-M&#252;lk’&#252;n Siyasetname’sinde (36- H. Darke ne&#351;ri s. 162; &#304;ngilizce terc&#252;mesi Nizam’&#252;l-M&#252;lk, The Book of Government or rules for Kings, trns. H. Darke, London 1960, s. 127-28.) buluruz: “Padi&#351;ahlar, sabahleyin hizmete gelen kimseler yiyecek bir &#351;ey bulsunlar diye (sarayda) zengin sofralar kurdurmak hususunda daima ihtimam g&#246;stermi&#351;lerdir. E&#287;er ileri gelen kimselerde hemen yeme&#287;e oturma iste&#287;i yoksa yemeklerini zaman&#305; gelince yemelerine mani yoktur. Fakat sabahlar&#305; muhakkak bu sofra kurulur. Sultan Tu&#287;rul g&#252;zel sofralar kurulmas&#305; ve &#231;e&#351;it &#231;e&#351;it yiyecekler konmas&#305; hususunda fevkalade dikkat ederdi. Ata binip seyre ve ava gitti&#287;i zaman gerekti&#287;i &#351;ekilde yiyecek haz&#305;rlan&#305;rd&#305; ve k&#305;rda sofra kuruldu&#287;u zaman o kadar yiyecek kar&#351;&#305;s&#305;nda b&#252;t&#252;n b&#252;y&#252;kler ve emirler hayret i&#231;inde kal&#305;rlard&#305;. T&#252;rkistan Hanlar&#305;, hizmetliler yan&#305;nda ve mutfakta bol yiyecek bulunmas&#305;n&#305; tamamiyle devlet d&#252;zenine ait bir i&#351; olarak kabul ederlerdi. Semerkand’da Uz-kend’e gitti&#287;imiz zaman baz&#305; gevezelerin dilinden &#351;unu i&#351;ittik ki, Cikil: (&#199;igil)ler ve Mavera&#252;nnehir’liler daima derlermi&#351; ki: Biz sultan&#305;n geli&#351;inden ayr&#305;l&#305;&#351;&#305;na kadar sofras&#305;nda bir lokma ekme&#287;ini yemedik”.

Bu adeti 1330 larda &#304;bn Battuta Kastamonu beyli&#287;inde &#351;&#246;yle tasvir etmi&#351;tir: “Her g&#252;n ikindi namaz&#305;ndan sonra sultan&#305;n kabul resminde bulunmas&#305; adettir. O zaman yemek getirilir, kap&#305;lar a&#231;&#305;l&#305;r, &#351;ehirli g&#246;&#231;ebe yabanc&#305; misafir kim olursa yeme&#287;e oturmaktan men edilmez”. A&#351;&#305;k Pa&#351;azade’ye g&#246;re Osmanl&#305; saray&#305;nda “ikindi vakti n&#246;bet ururlar ki, halk gelip yemek yiyeler” (37- 1453 de &#304;stanbul fethinden sonra b&#252;y&#252;k toy (han-i yagma) i&#231;in bak. Evliya &#199;elebi, Seyahatname, X, 60-62.). 1664 de K&#305;r&#305;m asker Orduy-i Humay&#252;n’a gelince “ta’am d&#246;&#351;en&#252;p ni’metin hod kesreti vasfa gelmez, Tatar askeri yagma ed&#252;p orduy-i H&#252;may&#252;n halk&#305;na bile bezl olundu” (38- F&#305;nd&#305;kl&#305; Mehmet, Silahdar Tarihi, I. Yay&#305;nl. A. Refik, &#304;stanbul 1928, s. 271. Bir kamu m&#252;essesesi olarak T&#252;rk devletlerindeki bu adet hakk&#305;nda bak. F. K&#246;pr&#252;l&#252;, &#304;slam amme hukukundan ayr&#305; bir T&#252;rk amme hukuku yok mudur?, II. T&#252;rk Tarih Kurultay&#305; Zab&#305;tlar&#305;, s. 383-418.)

Karahanl&#305;lar devletinde oldu&#287;u gibi &#351;ehir hayat&#305;n&#305; esas alan bir devlet d&#252;zeninde Kutadgu Bilig bu m&#252;esseseye daha geni&#351; bir mana vermek mecburiyetinde idi. Ger&#231;ekten Yusuf, halk&#305; zengin, orta halli ve fakir olarak &#252;&#231;e ay&#305;r&#305;r. H&#252;k&#252;mdar “her &#351;eyden evvel fukaray&#305; g&#246;zetmelidir”, zenginlerin y&#252;k&#252; orta hallilere y&#252;klenmemelidir: o zaman durumlar&#305;, sars&#305;l&#305;r, fakirle&#351;irler. &#214;yle hareket etmelidir ki, fakirler orta halli, orta halliler zengin olsunlar (b. 5560-67) (39- Bu nokta &#304;. Kafeso&#287;lu taraf&#305;ndan iyi belirtilmi&#351;tir (Sel&#231;uklular, &#304;A, 105. C&#252;z, s. 390). B&#246;ylece Yusuf, Hint-&#304;ran gelene&#287;inde halk&#305;n zenginli&#287;ini hazinenin zenginli&#287;i &#351;eklinde anlayan ve halk&#305;n refah&#305;na hizmet etmek laz&#305;m geldi&#287;ini savunan fikirle T&#252;rk devlet gelene&#287;ini uzla&#351;t&#305;rmaktad&#305;r.

Ka&#351;garl&#305; Mahmud’un Divanu Lugati’t-T&#252;rk’&#252; ile birlikte Kutadgu Bilig, &#304;slam k&#252;lt&#252;r dairesine girmi&#351; olan T&#252;rk topluluklar&#305;nda ve devletlerinde Orta Asya T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n nas&#305;l ve ne dereceye kadar devam etti&#287;i meselesini ara&#351;t&#305;r&#305;rken ba&#351;vuraca&#287;&#305;m&#305;z en zengin hazinedir. Yukar&#305;da sadece devlet anlay&#305;&#351;&#305; &#252;zerinde durduk. Bu kaynak &#252;zerinde kamu m&#252;esseseleri, medeni-siyasi terimler, adet ve telakkiler &#252;zerinde yap&#305;lacak mukayeseli incelemelerin Osmanl&#305;lara kadar Orta Asya T&#252;rk k&#252;lt&#252;r&#252;n&#252;n devaml&#305;l&#305;&#287;&#305; meselesi hakk&#305;nda bizi b&#252;y&#252;k &#246;l&#231;&#252;de ayd&#305;nlataca&#287;&#305;na &#351;&#252;phe yoktur. Rahmeti Arat, bu kayna&#287;&#305; ilmi bir &#351;ekilde ortaya koymakla T&#252;rk antikitesinin b&#252;y&#252;k bir hazinesini &#246;n&#252;m&#252;ze a&#231;m&#305;&#351; bulunmaktad&#305;r.

(Halil &#304;nalc&#305;k, T&#252;rk K&#252;lt&#252;r&#252; Ara&#351;t&#305;rmalar&#305;, Kutadgu Bilig’de T&#252;rk ve &#304;ran siyaset nazariye ve gelenekleri s.259- 271) .
<div align="center">
Óâàæàåìûé ïîëüçîâàòåëü, âàì íåîáõîäèìî çàðåãèñòðèðîâàòüñÿ, ÷òîáû ïîñìîòðåòü ñêðûòûé òåêñò!
Óâàæàåìûé ïîëüçîâàòåëü, âàì íåîáõîäèìî çàðåãèñòðèðîâàòüñÿ, ÷òîáû ïîñìîòðåòü ñêðûòûé òåêñò!
Óâàæàåìûé ïîëüçîâàòåëü, âàì íåîáõîäèìî çàðåãèñòðèðîâàòüñÿ, ÷òîáû ïîñìîòðåòü ñêðûòûé òåêñò!
Óâàæàåìûé ïîëüçîâàòåëü, âàì íåîáõîäèìî çàðåãèñòðèðîâàòüñÿ, ÷òîáû ïîñìîòðåòü ñêðûòûé òåêñò!
</div>

Ïîäåëèòåñü çàïèñüþ â ñîöñåòÿõ ñ ïîìîùüþ êíîïîê:

Ïðîñìîòðîâ: 3910
Ðåéòèíã:
  • 5