Muhyiddin-i Arabi - Saatlerin Hazinesi
<b>Saatlerin Hazinesi - İlahi Saatlerin Verdiği Haberler</b>
Author: Muhyiddin-i Arabi
Translator:Selahaddin Alpay
Publisher: Sümer Kitabevi Yayinlari
Publication date: 1973
Number of pages: 280
Format / Quality: PDF
Size: 6,3 Mb
Language:Turkish
Цитата:Muhyiddin İbn Arabi
Abū `Abd Allah Muhammad b. `Ali b. Muhammad b. al-`Arabi al-Hātimī al-Tā’ī (Arapça: أبو عبد الله محمد بن علي بن محمد بن العربي الحاتمي الطائي) Kısaca Muhyiddin ibn Arabi de denir (1165-1239). Ünlü mutasavvıf, İslam düşünürü ve şairidir.Hayatı
Muhyiddin İbn-i Arabi, Muvahhidun döneminde 27 Ramazan 560’da Mursiye (Murcia), İspanya’da doğdu. Bilinmeyen bir sebeple 8 yaşında ailesiyle birlikte İşbiliye’ye (bugünkü Sevilla) geldi (muhtemelen babasının memuriyeti nedeniyle). Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu. Yakın cedleri hakkında fazla bir şey bilinmiyorsa da, anne ve baba tarafından nüfuz ve itibar sahibi kimseler olduğu anlaşılıyor. Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler vardı. Dayısı Ebû Müslim el-Havlânî de, kutubların büyüklerinden sayılır..Раскрытьİlk tahsilini bu şehirde yaptı, uzun bir süre burada kaldı. Çocuk yaşlarında 'Ahmed İbnu’l-Esirî' adında genç bir Sufi ile arkadaş oldu. İbnu'l-Arabî, bu tahsil sırasında bir aralık Halvet'e çekilmiş her sahada ve özellikle tasavvufî marifetler sahasında hiçbir şey bilmezken ve bu hususta hiçbir kitap da okumadan, keşif ve keramet yoluyla birçok şeylere muttali olarak halvetten çıktı.
Endülüs'de bir süre daha kaldıktan sonra, seyahate çıktı. Şam, Bağdad ve Mekke'ye giderek orada bulunan tanınmış alim ve şeyhlerle görüştü. 1182'de İbn-i Rüşd ile görüştü. Bu görüşmeyi eserinde anlatır. Bu İbnu Rüşd’ün bilgi'nin akıl yolu'yla elde edileceğini söylemesiyle meşhur olduğu yıllardır. 17 yaşındaki genç Muhyiddin gerçek bilgi'nin sadece aklımızdan gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok ilham ve keşf yoluyla elde edilebileceğine inanmıştı.
Bu senelerde 'Şekkaz' isminde bir şeyh'le tanıştı. Bu zat küçük yaşlardan itibaren ibadete başlayan, Allah korkusu taşıyan, hayatında bir kerecik olsun ‘ben’ dememiş olan ve uzun uzun secde eden bir kimsedir. Muhyiddin o ölene kadar onunla sohbete devam etti. 1182-1183'de İşbiliyye’ye bağlı Haniyye’de 'Lahmî' isimli bir şeyhden, bu zatın adını taşıyan bir mescidde Kur'an dersi aldı.
1184-1185'de 'Ureynî' isimli bir şeyh’le tanıştı. Eserlerinde Ondan ilk hocam diye bahseder, çok faydalandığını söyler. 'Ureynî', Ubudiyet [kulluk] meselesinde derin bir bilgiye sahipti. Bu yıllar'da 'Martili' adlı bir şeyhten de istifade etti. Ureynî O’na:’Sadece Allah’a bak’ derken Martilî‘Sadece Nefsine bak, nefsin hususunda dikkatli ol, ona uyma’ diye öğüt vermişti. Martilî’ye bu zıt önerilerin içyüzünü sordu. Bu zat, kendi nasihatinin doğruluğunda ısrar edecek yerde, ‘Oğlum, 'Ureynî'’nin gösterdiği yol, doğru yolun ta kendisidir. Ona uyman lazım. Bizim ikimiz de, kendi halimizin gerekli kıldığı yolu sana göstermiştir’ dedi.
Bu yıllar'da İşbiliyye’de Kordovalı Fatma adında yaşlı bir kadına (tanıştıklarında 96 yaşındadır) 14 sene hizmet etti. Bu kadın, erkek ve kadınlar arasında müttaki ve mütevekkile olarak temayüz etmişti. Çok iyi bir kimseyle evliydi. Yüzü o kadar güzeldi ki, İbn Arabi onun yüzüne bakmaktan utanırdı.
1189'da Ebu Abdullah Muhammed eş-Şerefî adında biriyle tanıştı. Kendisi doğu İşbiliyye’li olup, Hatve ehlindendi. Beş vakit namazını Addis Camii'nde kılardı. İbadete aşırı düşkünlüğünden namaz kılmaktan ayakları şişerdi.
Arabi, İşbiliyye’deyken (1190) hastalandı. Okuma kabiliyyet'ini kaybetti. 2 Yıl bu halde kaldıktan sonra 589'da (Hicri) Sebte Şehri'ne giderek orada ahlak makamına erdiğini söylediği İbnu Cübeyr ile tanıştı. Bir süre sonra İşbiliyye’ye döndü. Aynı yıl Tlemsen’e geldi. Burada Ebu Medyen (ö.594)[1] hakkında gördüğü bir rüyayı anlatacaktır.
1196'da Fas’a gitti. Orada yaptığı Seyahatler sırasında büyük şöhret kazandı. 1198'de tekrar Endülüs’e geçti. Gırnata Şehri dolaylarındaki Bağa kasabasında Şekkaz isimli bir şeyhi ziyaret etti. Onun Tasavvuf yolu'nda karşılaştığı en yüce kimse olduğunu söyler. 1199-1200'de İlk defa Hac için Mekke’ye gitti. Orada [el-Kassar] (Yunus ibnu Ebi’l-Hüseyin el-Haşimi el-Abbasi el-Kassar) isimli bir şahıs'la sohbet etti. Hac’dan sonra Mağrib’de, oradan da Ebu Medyen’in şehri olan Becaye'de bulundu. Bir süre sonra tekrar Mekke’ye geldi ve "Ruhu’l-Quds", "Tacu'r-Rasul" adlı eserler'ini yazdı.
1204'de Medine, Musul, Bağdad'da bulundu. Musul'da, "et-Tenezzülatu'l-Musuliyye" yi yazdı. Musul’dan ayrıldıktan sonra Konya’ya geldi. Orada tanıştığı Sadreddin Konevi’nin dul annesi ile evlendi. Konya’da iken "Risaletü’l-Envar" ı yazdı. Selçuk Meliki tarafından hürmet ve ikram gördü. Sonra Mısır’a geçti. Orada Futuhat-ı Mekkiye'deki sözlerinden ötürü Mısır uleması tarafından hakkında verilen idam fetvasıyla yüzyüze gelince gizlice oradan kaçtı.Tekrar Mekke’ye geldi ve burada bir süre kaldı. Mekke'de el-Futuhatu'l-Mekkiyye, Fusus'u rüya'da gördüğü Peygamber'in emriyle ve O'nun istediği şekilde yazdığını, bu eserin önsöz'ünde belirtir. "Veliler bilgilerini, peygambere vahyi getiren meleğin aldığı kaynaktan almaktadırlar." Bağdad ve Halep’de bir süre dolaştıktan sonra 612/1215 de tekrar Konya’ya geldi. 617 de Şam’a yerleşti. Zaman zaman civar şehirlere seyahatler yaptı. 638 de 22 R.Evvel’de (1239) Şam'da öldü. Kabri Şam şehri dışında Kasiyun Dağı eteğindedir. 1516 yılında Sultan Selim, Şam’ı Osmanlı toprağı yaptığında oraya türbe, camii ve imaret inşa ettirdi. Medfun bulunduğu türbenin kubbesinde -İbn Arabi'nin kendisine ait olduğu iddia edilen- 'bütün yüzyıllar yetişdirdikleri büyük insanlarla tanınır, benden sonraki yüzyıllar benimle anılacak' mealindeki bir beyit yazılıdır.Doktrini
Ibn Arabî'nin inançlarının merkezini Vahdet-i Vücud ve dinlerin birliği düşüncesi oluşturur. İlk defa nüve şeklinde Hakim-i Tirmizî'de açığa çıkan Vahdet-i Vücud insanı, İbn Arabî'de zirvesine ulaşır. Bu son duruma göre Yaratan ve yaratılan iki varlık vardır. ANcak bu ayrılık sadece isimdedir. Gerçekte bunlar aynı varlıklardır. Tanrı ile Kâinat bütünleşmiş tek varlık halindedir. Bu nedenle Vahdet-i Vücud'cu için görünen, hissedilen alemden başka varlık yoktur. Buna ise Tabiat veya Tanrı denmek farketmez. Nasıl olsa iki ayrı isim de aynı şeyi ifade eder. İbn Arabî'nin sistemleştirip sunduğu bu inancı daha iyi anlayabilmek için sözkonusu inancın sonraki taraftarlarının ifadelerini de dikkate almak yararlı olur. Varlığın birliğine inananlara göre, hulûl düşüncesi çok aptalca bir iddiadır. Zira hulûlun olabilmesi için iki ayrı varlığın olması gerekir. Halbuki bütün varlık birdir ve bir olan şeyde hulûl olmaz, imkânsızdır. Bu düşünce mensuplarından en önemli şahsiyet Arifuddin el-Tilemsânî'dir. O, Kur'ân'ın tamamıyla şirkle dolu olduğunu iddia edecek kadar Vahdet-i Vücud'cudur. İddiasını şöyle savunur: Kur'ân, yaratan-yaratılan ayrımı yapmaktadır ki, Bir'den başkasının varlığını kabul şirktir. "Varlıkta ancak Allah vardır", veya "Varlıkta ancak bir vardır: Suyun rengi kabının rengidir." diyen İbn Arabî, bu sözleriyle inancını ifade ederken Kur'ân âyetlerini de hiç bir kural tanımaz tavurla yorumlamaktan çekinmez. Bazıları safi küfür olan bu itikadı yumuşatmak için şöyle yorumlara bile gittiler ki bunların da ondan hiçbir farkı yoktur: "Muhyiddin İbn Arabi’den önce ifadeleri olsa da onun tarafından sistemetik bir şekilde dile getirilip ortaya konulduğu için ona atfedilen Vahdet-i Vücud teorisi varlığın aşkın birliğini ifade eder. Ancak bu anlaşılması zor bir konu olduğu için onun marifet ilmiyle ortaya koyduğu metafizik doktrinleri sıradan bir felsefe gibi ele alınmış salt bu nedenden ötürü geçmiş dönemlerde zındıklıkla suçlandığı gibi maalesef modern dönemlerde de tamamen farklı şekillerde anlaşılıp panteist, monist ve hatta tabiat mistiği olarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Oysa ki “Vahdet-i Vücud” düşüncesi şu şekilde belirtilebilir; 'la mevcude illallah' yani varlık bir ve tek olan aynı şeydir. Varlık kendini,en temel beş merhalede açar. Tanrı, evren, akıl ve insan bu varlığın sonsuz tezahürlerindendir. Varlık, Mutlak Gayb merhalesinde ne kendinde ne de diğer tezahürleri için bilinemezdir. Vahdet-i Vücud düşüncesinde; kendinden ibaret olan Zat her ne kadar tasavvur ve idrak edilemez olarak mutlak aşkın ve değişimin dışında olarak nitelendirilse de tasavvuf ıstılahında taayyün denilen kendini belirleme halinde belirli modelleşmelere sahiptir. Yani esasta Mutlak Teklik düzleminde kendinden başkası olmayan bir hiçliğe, Ahadiyete sahipse de bir olma (Vahdaniyet) düzleminde kendinde gördüğü ve bildiği sıfatlar söz konusudur. Ancak bu sıfatlara “O’dur” denilemeyeceği gibi, “O değildir” de denilemez. Bu İbn Arabî’nin şu ifadesinde gözlemlenebilir: “O, birliksiz bir (Vahid) ve tekliksiz tektir (Ahad).”Eserleri
Nefahat'a göre, Bağdad Uleması’ndan birisi [Muhyiddin ] üzerine bir Kitap Te'lif etmiş ve bu Kitap’ta Musannefat’ının 500’den fazla olduğunu söylemiştir. [İbnu'l-Arabî]'nin Eserlerinin sayısı kendine de Malum değildi, denir. Hayat’ında Dostlar’ının İsteği üzerine birkaç defa bunların Fihristini yapmak istedi. Bu Fihristler birbirinden ayrı 3 yazma halinde bugüne geldi. Bugüne gelenlerin bazıları:
Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrâri'l-Mahkiyye ve'l Mülkiye, Kendi el yazısı ile olan nüsha, Türk-İslam Eserleri Müzesi no. 1845-1881'dedir. Bu Nüsha 31 Cild halinde tertib edilmiştir.
Fusûsu'l-Hikem, Türkçe’ye çevrildi Molla Cami, Hoca Muhammed Parsa'nın "Füsûs" için, "can", "Fütûhat" için "gönül" dediğini rivayet eder.
Kitabu'l-İsra ilâ Makâmi'l-Esrâ,
Muhadaratü'l-Ebrâr ve Müsameretü'l-Ahyâr,
Kelamu'l-Abâdile,
Tacu'r-Resail ve Minhacu'l-Vesâil,
Mevaqiu'n-Nucûm ve Metali' Ehilletü'l-Esrar ve'l-Ulûm,
Ruhu'l-Quds fi Münasahati'n-Nefs,
et-Tenezzülatü'l-Mevsiliyye fi Esrari't-Taharat ve's-Salavat,
Kitabu'l-Esfar,
el-İsfar an Netaici'l-Esfar,
Divan,
Tercemanu'l-Eşvak,
Kitabu Hidayeti'l-Abdal,
Kitabu Taci't-Terâcim fi İşarati'l-İlm ve Lataifi'l-Fehm,
Kitabu'ş-Şevâhid,
Kitabu İşarati'l-Qur'an fi Âlaimi'l-İnsan,
Kitabu'l-Ba'.
Nisabü'l-Hiraq,
Fazlu Şehâdeti't-Tevhîd ve Vasfu Tevhîdi'l-Mükinîn,
Cevâbü's-Sual,
Kitabu'l-Celal ve hüve Kitabu'l-Ezel,İngilizce'ye Çevirilen Eserleri
Commentary on Tirmidhi's Hadith Collection (book)
The Bezels of Wisdom (Fusus al-Hikam) , often described as his Magnum Opus.
The Meccan Illuminations (Al-Futuhat al-Makkiyya), his largest work discussing a wide range of topics from mystical philosophy to Sufi practices and records of his dreams/visions.
The Diwan, his collection of poetry spanning five volumes, mostly unedited.
The Holy Spirit in the Counselling of the Soul (Ruh al-quds), a treatise on the soul which includes a summary of his experience from different spiritual masters in the Maghrib.
Contemplation of the Holy Mysteries (Mashahid al-asrar), probably his first major work consisting of fourteen visions and dialogues with God.
Divine Sayings (Mishkat al-anwar), an important collection made by Ibn Arabi of 101 hadith qudsi
The Book of Annihilation in Contemplation (K. al-Fana' fi'l-mushahada), a short treatise on the meaning of mystical annihilation (fana).
Devotional Prayers (Awrad), a widely read collection of fourteen prayers for each day and night of the week.Türkçe'de İbn Arabi'nin Eserleri ve Üzerine
Fusus'ül-Hikem, çev. Ekrem Demirli, Kabalcı Yayıncılık
Fütuhat-ı Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, I.-VI. Cilt Litera Yayıncılık
Fususu'l - Hikem Tercüme ve Şerhi I, Ahmed Avni Konuk, Hazrılayan: Doç. Dr. Selçuk Eraydın, IV cilt, Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Vakfı
Suad El-Hakim, İbnü'l Arabî Sözlüğü, Çev: Ekrem Demirli, Kabalcı Yayınları
Claude Addas, İbn Arabi-Kibriti Ahmer'in Peşinde, Çev: Atila Ataman, Gelenek Yayınları
Michel Chodkiewicz, Sahilsiz Bir Umman: Muhyiddin İbn Arabi, Çev: Atila Ataman, Gelenek Yayınları
Şeyh Mekki Efendi ve Ahmed Neyli Efendi, Yavuz Sultan Selim'in Emriyle Hazırlanan İbn Arabi Müdafaası, Gelenek Yayınları
Seyfullah Sevim, İslam Düşüncesinde Marifet ve İbn-i Arabi, İnsan Yayınları
İsmail Fenni Ertuğrul, Vahdeti Vücud Ve İbn Arabi, Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Kara, İnsan Yayınları
Mustafa Fevzi, Vahdet-i Vücud Meselesi, Hece Yayınları
Metin Yasa, İbn Arabi ve Spinoza’da Varlık, Elis Yayınları
William Chittick, Hayal Âlemleri, İbn Arabi ve Dinlerin Çeşitliliği Meselesi, çev: Mehmet Demirkaya, Kaknüs Yayınları
Arzuların Tercümanı, İz Yayıncılık
Fenâ Risâlesi, İz Yayıncılık
Fenâ Risâlesi - Arzuların Tercümanı, İz Yayıncılık
Marifet Kitabı, İz Yayıncılık
Marifet ve Hikmet, İz Yayıncılık
Nurlar Hazinesi, İz Yayıncılık
Tedbirât-ı İlâhiyye -Tercüme ve Şerhi-, İz Yayıncılık
Цитата:<div align="center">
Bu kitab batıl bilimlerden uzaktır. Bu eserin yazıldığı seneleri düşünecek olursak, o vakitler için emsalsiz bir tıp ve astronomi kitabı olacağı şüphesizdir.
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Password: turklib</div>
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: