Osmanli Sultanlarina Ask Mektuplari
Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları
Author: M. Çağatay Uluçay
Publisher: Ufuk Kitapları
ISBN:9756571004
Publication date: 2001
Number of pages: 134
Format / Quality: PDF
Size: 8,2 Mb
Language: Turkish
Цитата:
M. Çağatay Uluçay’ın ilk baskı 1950′de yapılan “Osmanlı Sultanlarına Akş Mektupları” kitabı Ufuk Kitapları tarafından yeniden basıldı. Tarihçi Halil Inalcık’ın “Harem bir fuhuş yuvası değil, bir okuldu” başlıklı önsözünün eklendiği kitap Osmanlı tarihi meraklıları ve araştırmacılar için bir başucu eseri… Özellikle Osmanlı’nın en çok tartışılan yönlerinden biri olan “harem”e farklı bir bakış açısı getiren kitap İnalcık’ın dediği gibi haremi, “hayal ve fantazi dolu, kulaktan duyma tasvirler”le tanıyan Batılı tarihçilerin yanılgılarını da ortaya koyuyor.
Osmanlı padişahlarının başta “soy” kaygısı gibi sosyal ve siyasal nedenlerle oluşturdukları haremlerin “cinsel fantazi” kurumu olarak algılanması bir önyargı sonucu olduğu kadar “Harem”lerin Türk-İslam geneleklerine göre tamamen açık olmayan yapılarından da kaynaklanmaktaydı. Inalcık’ın, önsözde verdiği örneklerden biri bunu çok güzel açıklıyor.
“…Dikkate değer ki, 16. yüzyülda III. Murat için de aynı şey söylenmiştir. Harem dairesinde bu sultanın özel bir havuz yaptırdığını biliyoruz. İngiliz Elçiliği Katibi P. Rycaut, Padişah’ın geceyi geçireceği cariyeyi seçmek için iki sıra dizilmiş cariyeler arasından geçerken, beğendiği kızın önünde mendil bıraktığını söyler ki bunun tamamı fantaziden ibarettir.” İngiliz elçinin tanık olmasının mümkün olmadığı böyle bir olayı nakletmesi “Haremde lezbiyenliğin yaygın olduğunu” söylemesi kadar geçersiz ve uydurma gözüküyor.
Hem bazı yerli aydınlar hem de Batılı araştırmacılar tarafından yukardaki örnekte olduğu gibi ya ‘cinsel’ ya da ‘siyasi’ merkezli değerlendirilen ‘harem’ konusuna kitap, “Padişah”ı ve haremdeki “eşler”ini birar insan olarak ele alıp, onların da aşık olabileceklerini, zoraki gibi gözüken ilişkilerin sevgi boyutuna taşınabileceğini anlatıyor bizlere…
M. Çağatay Uluçay, kitabın “Hurrem Sultan’dan Kanuni Sultan Süleyman’a Mektuplar” bölümünde Osmanlı’nın en parlak dönemini ve Hurrem Sultan’ın entrikalarla dolu hayatını anlatıyor. İlk başta Harem’de diğer cariyeler gibi aşağı bir statüde olan Hurrem Sultan’ın zekasıyla nasıl yükseldiği, Avrupa’yı titreten Kanuni Sultan Süleyman’a nasıl hükmettiği ayrıntıya girmeden akıcı bir üslüpla ile veriliyor.
“Hürrem, belki pek güzel değildi, fakat çok sempatik, politakacı, haris ve kıskançtı. Erkeğin hâlet-i ruhiyesini, bilhassa Kanuni’ninkini çok iyi anlamıştı. Gayesine erişmek için, her şeye cevaz veriyor; kan, ölüm, evlat, para…” (sayfa, 25)
Hurrem Sultan’ın Kanuni’ye yazdığı mektuplar ve Sultan Süleyman’ın şiirleri her ikisi arasında sevgiye dayalı bir ilişkinin olduğunu gösteriyor. Bugünkü Türkçe’ye çevrilerek olduğu gibi verilen mektuplar hem edebi, hem de tarihi bir belge olması açısından okunmaya değer. Ancak yukardada belirtildiği gibi Hurrem Sultan’ın amaçlarına ulaşmak için her yola başvurması, mektuplarında bahsettiği duygulardaki samimiyetini gölgeliyor. Üstelik Çağatay’ın dediği gibi milliyeti bilinmeyen ve ‘b’leri ‘p’ gibi telaffuz etmesinden/yazmasından kökeni hakkında fikir veren Hurrem Sultan’ın Türçe’ye hakimiyetinin tam olmadığı düşünülürse, mektupların başkasına yazdırdırıldığı kuşkusu güçleniyor.
Hurrem Sultan’ın Osmanlı’nın siyasi ve sosyal hayatını etkileyen ve kimi zaman doruk noktasına ulaşan, ve bir yüz yıl süren “Kadınlar Saltanatı”nın başlangıcı olduğunu söyleyen Çağatay’a göre; Sultan’ın kocasına yazdığı mektuplar, bazı tarihi olayların aydınlanması bakımından ayrı bir öneme sahip. (sayfa 33)
Yazar, Sultan Hurrem’in mektuplarının analizlerinden şöyle bir sonuca ulaşıyor:
“Bu mektuplardan, onun çok dilli, çok işlevli bir kadın olduğu yukarıdaki tahrik edici kelimelerin (…benim yüzü Yusuf’um suzi kandım, latif nazaninim) kullanılışından çok iyi anlaşılıyor.” (sayfa, 33)
Kitapta Hurrem Sultan’ın yazdığı mektuplardan altı tanesine yer veriliyor. Sık sık sefere çıkan Kanuni’ye yazdığı mektuplarda Hurrem Sultan’ın Kanuni’ye tesir etmek istemesi göze çarpıyor.
“Bu mektuplarda nazar-ı dikkati celbeden önemli noktalardan birisi de, Hurrem Sultan’ın Süleyman’a din vasıtası ile tesirlerde bulunmaya çalışmasıdır… İlk mektuplarında yalvaran, inleyen bir ruhun enînlerini aksettirmeye uğraşan Hurrem daha sonraki mektuplarında kocasına akıl vermeğe başlamıştır.” (sayfa, 34)
Kitabın ikinci bölümünde Kanuni’nin daha şehzadeyken köle olarak yanına aldığı, sonra da sadrazam yaptığı İbrahim Paşa’nın hayatı ve Hatice Sultan’a yazdığı mektuplar yeralıyor. Neredeyse Kanuni kadar etkili olan ve onun sınırlarını aştığı için hayatından olan İbrahim Paşa’nın mektupları Hurrem Sultan’ınki kadar edebi ve sürükleyici olmasa da tarihi vesika olması bakımından onlardan daha önemli…
Kitabın üçüncü ve son bölümünde ise I. Abdülhamid’den Ruhşah’a yazılan mektuplar yer alıyor. Osmanlı’nın çöküş dönemini yaşamaya başladığı, parlak devirlerin geride kaldığı bir dönemde I. Abdülhamid’in kölesi Ruhşah’a duyduğu aşk da Osmanlı gibi mağlup bir aşk olmuştu.
I. Abdülhamid’in kölesi Ruhşah için yalvarması, dayağı, ayaklarına kapanmayı bile göze alması onun duyduğu aşkın büyüklüğünü gösteriyor. Çağatay, “bu aşkın nasıl bittiği bilinmiyor” diyor ama Sultan’ın ıstırabı çeke çeke mefluç bir aşkın kurbanı olarak meluç bir halde öldüğünü belirtiyor. (sayfa, 121)
Burada uzun uzun mektupların anlatımına girmedik ama Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları, klasik tarih okumalarından biraz nefes almak isteyenler için zevkle okunacak bir kitap.
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: