Seyx Suleyman Efendis Cagatay-Osmanisches Worterbuch/Lugat-i Cagatay ve Turki-yi Osmani
<b>Seyx Suleyman Efendis Cagatay-Osmanisches Worterbuch/Lügat-i Çağatay ve Türkî-yi Osmanî</b>
Author: Şeyh Suleyman Efendi / Şeyh Süleyman Buhari
Editor:Von Ignaz Kunos
Publisher: Budapest
Publication date: 1902
Number of pages: 201
Format / Quality: PDF
Size: 12,4 Mb
Language:German-Cagatay-Turkish
Цитата:Şeyh Süleyman Buhari
Buharalı Şeyh Süleyman Efendi’nin Türk Milliyetçiliği yolunda, lisan, folklor ve ameli siyaset sahalarında çalıştığı görülür. Süleyman Efendi'nin bu alanlarda yaptığı çalışmaları isbat eden vesika merhumun “Lûgat-i Çağatay ve Türkî-i Osmanî” adlı kitabıdır. Buharalı Şeyh Süleyman Efendi’nin fikirleri ve diğer çalışmaları bu kitabın Osmanlı ve Çağatay lehçeleriyle mensur ve manzum yazılan mukaddime’lerden öğrenilmektedir.
Buharalı Şeyh Süleyman Efendi, Çağatay lisanını “dünyada bulunan ana lisanlardan biri” ve “Lisan-ı Türkî-i Osmanî’nin aslı ve kaynağı” addetmekte ve buna dayanarak Osmanlı ülkesinde “talim ve itinaya şayan olduğu muhtâc-ı beyan ve izah değildir” kanaatinde bulunmaktadır. “Lisan-ı Türkî-i Osmanî”nin mukaddimesindeki yer alan bu esas fikri “Mukaddime-i Çağatay”da değişik ifadelerle tekrar etmektedir.
Bugün Osmanlı ülkesinde kullanılan Osmanlı lisanı, Çağatay lisanından yani Mâverâünnehir ülkesinde hâlen kullanılan lisandan ayrılmıştır.
Müellif, Çağatay lisanı ile Osmanlı lisanının bağlantısını bu suretle tayin ettiği gibi, etnolojik bir bakış ile “Hakikaten bu hanedanın soy zinciri bazan soydan soya Türk taifesine mensup olup, kök ve çıkış yerleri Mâverâünnehir ülkesidir” diyerek Osmanlıların, hasseten Osmanlı hanedanının, Türklüklerini doğrulamaya çalışmaktadır.
Müellif, ayrıca, Orta Asya'da (Mâverâünnehir'de) oturan “92 boy Özbeklerinin” isimlerini sayarak, bunların atasözlerini ve sayıları yüzü aşan Orta Asya şairlerinin örnek şiirlerini topladığını söylemektedir. Müellifin bu çalışmadan maksadı, “anavatanlarında kullanılan lisanların manevî dünyalarına girmeyi arzulayan Osmanlı ileri gelenlerine ve kavimlerine yaraşır bir hediye” takdim etmek emelidir.
Nihayet, manzum Çağatay mukaddimesinde, Çağatay lisanını, Osmanlı lisanının eski şekli olarak telâkki etmek suretiyle bu iki lisanın ve binaenaleyh iki Türklük şubesinin, yani Çağatay ve Osmanlı Türklerinin birliğini iddiaya
kadar ilerliyor.
«İsmi, Türkî-i Çağatay Lügati - Kadîm Osmanlı Lisânıdır adı Çağatay Türklerinin aslıdır... ilh.»
Lisan ve nesil değerlendirmesi yaparak Türklerin birliğini gören ve göstermek isteyen Özbek Şeyhi yalnızca bununla yetinmemiş, Türkistan Türkleriyle Osmanlı Türkleri arasında fiilen bazı münasebetlerin kurulmasına yönelik çalışmalar da yapmıştır[1].
Abdülhamid saltanatının ilk senelerinde, Türk-Rus Harbi esnasında, Şeyh Süleyman Efendi'nin “sefaretle seyahat” etmiş olduğu yine manzum Çağatayca mukaddimesinden öğrenilmektedir. Buharalı Şeyh, Osmanlı Padişahının Sefiri sıfatıyla Hind'i, Ser Hind'i, Afganistan'ı, Buhara'yı, Hiyve’yi Türkistan'ı dolaşmıştır. Türkmenler ilinde seyahatini bildiren şu beyit dikkate değerdir:
«Türkmenin hâlini bir bir bildim: Cins ü miktarını defter kıldım.»
Şeyh Efendi, Orta Asya'ya Hind yoluyla gittiği gibi, dönüşü de aynı yol ile vaki olmuştur. Seyahatinin neticesini şu mübhem beyitler ima etmektedir:
«Gelerek hizmetin ifa ettim, Neye memur isem, icra ettim»[2]
Sultan Abdülhamid ise hatıralarında Süleyman Efendi'den şöyle söz etmektedir: "Buharalı Şeyh Süleyman Efendi’nin Rusya'daki Müslümanlar arasında yaptığı hizmetleri bilhassa şükranla yâd ederim. Bunun, İngilizlerle münasebetlerimizde çok faydasını gördüm. Hindistan Umumî Valileri oradaki Müslümanların Osmanlı Devleti ile yakından ilgilendiklerini gördükçe, hükümetlerine Osmanlılarla iyi geçinilmesini yazıyorlar ve böylece bizim işlerimizi bir nebze kolaylamış oluyorlardı."[3]
Buharalı Şeyh Süleyman Efendi Türk-Rus Harbi sıralarında, Osmanlı Türk Hükümeti tarafından, Türkistan Türk hükümetlerine ve Türkistan halkına elçi olarak gönderilmiş, Türkmenlerin cins ve miktarını deftere geçirmiş, Kabil ve Buhara emirleriyle konuşmuş ve nihayet İstanbul'a dönüp görevini tamamlamıştır. Bütün bu vak'alar, Doğu ve Batı Türklerinin hayat ve istikballeri Rus tehdidi altında bulunrken “ırk, nesil ve lisan birliğini” sahada hatırlamaları diye tabir ve tefsir olunursa, çok hata edilmiş olmaz, zannındayım. Dikkate değerdir ki Buharalı Şeyh Süleyman Efendi, bu seyahatinden sonra, Çağatay Türklerini ve Osmanlıları tanıştırmak için “Lügat-i Çağatay ve Türkî-yi Osmanî”sini telif ve neşre lüzum görmüştür.
Buharalı Şeyh Süleyman Efendi'nin, belki İngiltere hükümetinin tavsiyesiyle vuku bulan Orta Asya seyehatinden ameli bir siyasi netice elde edemediği malûmumuzdur. Zaten böyle bir seyehatten netice çıkabileceğini ümid etmek, biraz fazla iyimserliğe kapılmaktı. O zamanlar Afgan Emîri olan Şîr Ali Han, Buharalı Şeyh Süleyman Efendi'ye çok misafirperverlik göstermiş olmasına rağmen, Rus siyasetinin bir taraftarıydı. Buhara Hanlığı ise, o tarihte fiilen Rusya'nın emri ve hükmü altına girmiş bulunuyordu. Olsa olsa Çar hükümetiyle zaten devamlı harb halinde bulunan cengâver ve cesur Türkmen kabilelerinin faaliyetini şiddetlendirmek mümkün olabilirdi. Fakat bu şiddetlenen faaliyet de Tuna ve Kafkas cephelerinde Osmanlılarla çarpışan Rus ordularına ehemmiyetli bir oyalama (diversion) mahiyyetinde olamazdı.
Mamafih Orta Asya seyahatinden Osmanlı hükümeti memnun kalmış olacak ki, Buharalı Şeyh Süleyman Efendi, İstanbul'a dönünce taltife lâyık görülmüştür:
«Bunda (İstanbul'da) bazı yere aza oldum Fahrî hizmetlere sahpâ oldum.»
Filvaki Gazi Osman Paşa'ya iftihar kılıcını getiren Macarlara teşekkür için Macaristan'a gönderilmiş heyete Orta Asya'da asıl vatandaşları olan Doğu Türklerini ziyaret eden Özbek Şeyhi Buharalı Şeyh Süleyman Efendi de memur edilmiştir. Turan ırkına mensub olduğu halde ırkî camiadan uzak kalmış bu Batılı ırkdaşların vatanına gönderilen Şeyh’in Orta Asyalı oluşu Macarlar içinde ayrıca bir tesir meydana getirmiştir.
“Cümlesi bir bir gelip el öptü
Türk diye alkışla kıyamet koptu.
Eski Osmanlı lisanı derler
Çağatay Türkî zebanı derler.
Asya'dan gelişim anladılar
Çağatay bildiğimi dinlediler
Çok kelâmı cümlesi dilediler
Bol lügatle meşveret eylediler...”
“Lügat-i Çağatay ve Türkî-yi Osmanî”nin mukaddimlerinden çıkardığımız bu bilgiler, Buharalı Şeyh Süleyman Efendi için belirsiz olsa da, “bütün Türklük” fikrinin varlığına delâlet ettikten başka, İstanbul'da bazı toplulukların, hatta hükümetin bu fikirden amelî siyaset sahasında istifadeye çalışmış olduğunu göstermektedir[4].
[1] Yusuf Akçura ages.44.
[2] Yusuf Akçura ages.45
[3] İsmet Bozdağ. Abdülhamid’in hatıra Defteri. Kervan yayınları.İstanbul 1975 s.74
[4] Yusuf Akçura age.s.46-48
<img src="http://photoload.ru/data/8b/1d/8f/8b1d8fea1fcec69e4e8871700c7aa8da_pv.jpeg" alt="Image"/>
Цитата:
Üsküdar’daki Nakşibendiye tekkesinin Şeyhi Süleyman Buhari endisi tarafından yazılan Lugat-i Çağatay ve Türki-i Osmani eserlerini miladi 1882 tarihinde yayınlamıştır. Bu eser, Çagatayca ve Osmanlı Türk lehçelerinde konuşan insanlara birbirini kolay anlamak için yol açmıştır.
<img src="http://photoload.ru/data/00/06/3c/00063cb5da1826febf178b669eea3250_pv.jpg" alt="Image"/><img src="http://photoload.ru/data/3b/78/ed/3b78eda1900e501fe1fdd2a4c4466694_pv.jpg" alt="Image"/>
<div align="center">Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: