Tezkire-i Hatimetu'l-Esar / Davud Fatin

06.11.12 | yabgu

http//photoload.ru/data/fc/c9/c6/fcc9c63e54a1dd5c5d6336587dc60da3.jpg


<b>Tezkire-i Hatimet&#252;'l-E&#351;ar ( Fatin Tezkire'si)</b>
Author: Davud Fatin
Publisher: T.C. K&#252;lt&#252;r ve Turizm Bakanl&#305;&#287;&#305;
Publication date: 1976
ISBN: 978-975173438-9
Number of pages: 469
Format / Quality: PDF
Size: 3,4 Ìb
Language: Turkish

[quote]

FAT&#304;N EFEND&#304;

(1814-1866) &#350;air ve H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r a&#252;h son klasik Osmanl&#305; &#351;uar&#226; tezkiresinin m&#252;ellifi.
Drama ayan&#305;ndan Hac&#305; Halici Beyin o&#287;lu ve M&#305;s&#305;r Valisi Kavalal&#305; Mehmed Ali Pa&#351;a'n&#305;n damad&#305; Mehmed H&#252;srev Bey'in ye&#287;enidir. Hayat&#305; hakk&#305;nda ba&#351;l&#305;ca bilgi¬ler, divan&#305;n&#305;n ba&#351;&#305;na o&#287;lunun koydu&#287;u hal terc&#252;mesinde mevcut olanlardan iba¬ret kalm&#305;&#351; olan Fat&#238;n Efendi orada belir¬tildi&#287;ine g&#246;re 1229'da (1814) Drama'da do&#287;du. As&#305;l ad&#305; D&#226;vud'dur. Kur'an oku¬makla ba&#351;lad&#305;&#287;&#305; ilk &#246;&#287;renimini burada g&#246;rd&#252;kten sonra 1243'te (1827-28) yeti&#351;¬mesi i&#231;in amcas&#305; Mehmed H&#252;srev Bey'in yan&#305;na Kahire'ye g&#246;nderildi. Girdi&#287;i bu yeni ve farkl&#305; k&#252;lt&#252;r merkezinin elveri&#351;¬li &#351;artlar&#305; i&#231;inde tahsilini ilerleterek eli kalem tutacak dereceye gelen Fat&#238;n, ay¬n&#305; &#231;evrede bulunan &#351;airlerle tan&#305;&#351;t&#305;&#287;&#305; gi¬bi ilk &#351;iir denemelerini de burada orta¬ya koymaya ba&#351;lad&#305;. Kendisinden bir y&#305;l sonra Bulak Matbaas&#305;'nda g&#246;revli ola¬rak Kahire'ye gelen Kandiyeli Salih R&#226;-cih Efendi ile tan&#305;&#351;mas&#305;n&#305;n edeb&#238; k&#252;lt&#252;¬r&#252;n&#252;n geli&#351;mesinde m&#252;him bir tesiri ol¬du. Yazd&#305;klar&#305;n&#305; d&#252;zelten, ona edebiyat¬ta yol g&#246;steren bu &#351;air hocas&#305;ndan faydaland&#305;&#287;&#305;n&#305; kendisi a&#231;&#305;k&#231;a ifade etmek¬tedir. [spoiler][152] Amcas&#305;n&#305;n
1249'da (1833-34) &#246;l&#252;m&#252;nden sonra M&#305;¬s&#305;r'da &#252;&#231; y&#305;l daha kalan Fat&#238;n 1836'da oradan ayr&#305;l&#305;p &#304;stanbul'a geldi. M&#305;s&#305;rl&#305; F&#226;¬z&#305;l Mustafa Pa&#351;a'ya, kendisine i&#231;inde bu¬lundu&#287;u s&#305;k&#305;nt&#305;dan kurtulmas&#305;na yard&#305;m¬c&#305; olmas&#305; dile&#287;iyle takdim etti&#287;i kaside¬de, orada amcas&#305;ndan kalan y&#252;ksek de¬&#287;erde bir gayri menkul&#252;n zorla elinden al&#305;nd&#305;&#287;&#305;n&#305; haber verir. [153]
II. Mahmud'un son y&#305;llar&#305;nda ve M&#305;s&#305;r ile olan meselelerin d&#252;zelir gibi g&#246;z&#252;k¬t&#252;&#287;&#252; bir devrede geldi&#287;i &#304;stanbul'da ye¬ni bir hayata ba&#351;layan Fat&#238;n'in devlet hiz¬metine girmesi zor olmad&#305;. Derg&#226;h-&#305; &#226;l&#238; kap&#305;c&#305;ba&#351;&#305;lar&#305;ndan Halil &#304;brahim A&#287;a'n&#305;n torunu olmas&#305; sebebiyle &#214;nce D&#238;v&#226;n-&#305; H&#252;¬m&#226;yun Kalemi'ne al&#305;nd&#305;. Yaz&#305;da g&#246;ster¬di&#287;i kabiliyet ve zek&#226;s&#305; sayesinde k&#305;sa bir m&#252;ddet sonra, buran&#305;n g&#246;zde ve li¬yakat isteyen bir &#351;ubesi olan M&#252;himme Kalemi'ne ge&#231;erek m&#252;himmen&#252;v&#238;s&#226;n s&#305;¬n&#305;f&#305;na y&#252;kseldi. O zamanlar Bab&#305;&#226;li ka¬lem hayat&#305;n&#305;n gelene&#287;ine uyularak ken¬disine Fat&#238;n mahlas&#305; verildi. Bundan b&#246;y¬le ad&#305; yerine, kabiliyet ve zek&#226;s&#305; dolay&#305;¬s&#305;yla kendisi i&#231;in uygun g&#246;r&#252;len, T&#252;rk edebiyat&#305;nda da tek kalan Fat&#238;n mahla¬s&#305; ile &#351;&#246;hret buldu. 1265 (1849) tarihli bir tebrik manzumesinden, zaman&#305;n ma¬arif d&#252;nyas&#305;n&#305;n &#252;nl&#252; ismi, Mekteb-i Ma-&#226;rif-i Adliyye hocas&#305;, sonralar&#305; D&#226;r&#252;lma-&#226;rif R&#252;&#351;diyesi'nde N&#226;m&#305;k Kemalin de kendisine &#246;&#287;renci oldu&#287;u Hoca &#350;&#226;kir'in meclisine girerek k&#252;lt&#252;rce ondan &#231;ok &#351;eyler kazanm&#305;&#351; oldu&#287;u &#246;&#287;renilmekte¬dir [154]. Resm&#238; yaz&#305;lar&#305; kaleme almaktaki kabiliyeti &#231;ok ge&#231;meden Fat&#238;n'e Mekt&#251;b&#238;-i Sad&#226;ret-i &#194;l&#238; Kalemi'nin yolunu a&#231;t&#305;. Mensubu ol¬makla iftihar etti&#287;i bu dairede 1264 (1848) y&#305;l&#305;na kadar hizmet g&#246;ren Fat&#238;n bilinmeyen bir sebeple buradan ayr&#305;lmak zorunda kald&#305; ve o y&#305;ldan itibaren Tic&#226;reth&#226;ne-i &#194;mire &#304;'l&#226;m&#226;t Odas&#305;'na devam etmeye ba&#351;lad&#305;. Fat&#238;n, Mekt&#251;b&#238;-i Sad&#226;¬ret-i &#194;l&#238; Kalemi'ndeki memuriyetinden ayr&#305;l&#305;&#351;&#305;n&#305; kendisi i&#231;in bir d&#252;&#351;&#252;&#351; saym&#305;&#351;, oraya yeniden d&#246;nmeye &#231;al&#305;&#351;m&#305;&#351;t&#305;r. Bu te&#351;ebb&#252;slerden biriyle ilgili bir kasidesi bunu ortaya koymaktad&#305;r [155]. Ancak b&#252;t&#252;n arzusuna ra&#287;men bir daha oraya d&#246;nemedi ve &#246;m¬r&#252;n&#252;n sonuna kadar Ticarethane-i &#194;mi-re'deki memuriyetini s&#252;rd&#252;rd&#252;. Onun bir k&#305;s&#305;m &#351;iirlerinde ifadesini bulan bedbin ve talihinden &#351;ik&#226;yet&#231;i ruh hali duydu¬&#287;u bu &#252;z&#252;nt&#252;n&#252;n tesirini aksettirir. Ca¬hiller ve de&#287;ersiz kimseler aras&#305;nda kal¬d&#305;&#287;&#305;ndan &#351;ik&#226;yet eden Fat&#238;n Efendi, daha Mekt&#251;b&#238;-i Sad&#226;ret-i &#194;l&#238;'de iken ken¬dini haketti&#287;i yeri bulamam&#305;&#351; saymak¬ta, Mustafa Re&#351;id Pa&#351;a'ya ikinci defa Hariciye n&#226;z&#305;n oldu&#287;u s&#305;rada [156] yazd&#305;&#287;&#305; bir kaside ile ondan kendisine h&#226;celik r&#252;tbesini sa&#287;lamas&#305; ve i&#231;inde bulundu&#287;u "&#231;&#226;h-&#305; mezellet'ten kurtulmas&#305; i&#231;in yard&#305;mc&#305; ol¬mas&#305;n&#305; dilemekteydi [157]. Man¬zumede Fat&#238;n'in ona kendisi i&#231;in "eski &#231;er&#226;&#287;&#305;nd&#305;r" demesi. M&#305;s&#305;r'da bulundu&#287;u 1830lu y&#305;llarda oraya iki defa vazife ile gitmi&#351;, daha sonra da Mekt&#251;b&#238;-i Sad&#226;¬ret-i &#194;l&#238; Kalemi'nde bulunmu&#351; olan Re¬&#351;id Pa&#351;a ile aras&#305;nda o devrelere &#231;&#305;kan bir tan&#305;&#351;&#305;kl&#305;&#287;a i&#351;aret etmektedir. "Elem ki h&#226;t&#305;ra gelmezdi m&#305;sr-&#305; K&#226;hirede/ &#199;&#252;¬r&#252;tt&#252; eyledi ifna beni bu d&#226;irede" diyen [158] &#351;airin, hayat&#305;n&#305;n sonraki y&#305;l¬lar&#305;nda zaman&#305;n Abdurrahman Sami, Su¬riye Valisi R&#226;&#351;id Pa&#351;a, D&#226;r&#252;ssa&#226;de a&#287;a¬s&#305; Hayreddin A&#287;a gibi n&#252;fuz sahibi si¬malar&#305;ndan daima bir yard&#305;m beklemi&#351; oldu&#287;u g&#246;r&#252;l&#252;r. 25 Receb 1262'de [159] &#304;stanbul'a geli&#351;i m&#252;nase¬betiyle kaleme al&#305;p sundu&#287;u tarih man¬zumesinde "bir abd-i kad&#238;mi olmak s&#305;¬fat&#305;yla Mehmed Ali Pa&#351;a'dan l&#252;tuf diler [160]. Manzumelerinin birin¬de, "Tahs&#238;l-i h&#252;ner k&#251;y-i cehalette ne m&#252;mkin / &#304;stanbul-&#305; irfana efendi se¬fer ister" demesine mukabil [161] &#252;mitlerini bulamamaktan do&#287;an bir ruh hali Fat&#238;n'i, "G&#246;rmedim &#351;ehr-i Sitanbul'da nev&#226;zi&#351;ten eser / Kalk¬m&#305;&#351; &#226;lemde Fat&#238;n var ise n&#226;m-&#305; iltifat" [162]; "Etme &#252;mm&#238;d-i vefa asr&#305;n ricalinden vefa" (a.y., s. 13); "Merhametten yok eser tab'-&#305; ric&#226;l-i asr-da / Sedd olundu var ise d&#252;nyada insa¬f&#305;n yolu" [163] gibi &#351;i¬k&#226;yetlere sevketmi&#351;tir. Fat&#238;n, divan&#305;nda Abdurrahman Sami Pa&#351;a &#304;le &#350;eyh&#252;lisl&#226;m Arif Hikmet Efendi'yi velinimetleri ola¬rak anar. Abdurrahman S&#226;m&#304; Pa&#351;a'n&#305;n M&#305;s&#305;r'dan ayr&#305;l&#305;p Osmanl&#305; Devleti hizme¬tine girmek &#252;zere 1848'de &#304;stanbul'a geli&#351;i hakk&#305;nda s&#246;yledi&#287;i manzumede [164] Fat&#238;n onu ken¬disi i&#231;in bir kurtar&#305;c&#305; olarak kar&#351;&#305;lar. Meh¬med Ali Pa&#351;a zaman&#305;nda M&#305;s&#305;r'da Vek&#226;-yi' naz&#305;rl&#305;&#287;&#305; gibi m&#252;him mevkilerde bu¬lunmu&#351; olan Abdurrahman Sami'ye ve¬zirlik r&#252;tbesi verilmesi (1257/1841) m&#252;¬nasebetiyle yazd&#305;&#287;&#305; tebrik manzumesi, onunla daha M&#305;s&#305;r'dan ba&#351;layan bir ilgi ve tan&#305;&#351;&#305;kl&#305;&#287;&#305;n bulundu&#287;unu g&#246;stermek¬tedir. [165]
&#304;stanbul'da zaman&#305;n &#351;&#246;hret sahibi &#351;air-leriyle kurdu&#287;u dostluk halkas&#305; gittik&#231;e geni&#351;lerken &#231;evresinden gelen telkin so¬nucu. Salim tezkiresi sonras&#305;ndan ken¬disine kadar uzanan devre i&#231;in bir &#351;uar&#226; tezkiresi yazma fikri pe&#351;ine d&#252;&#351;en Fat&#238;n Efendi, 1269"da (1853) eserini tamam¬lad&#305;&#287;&#305;nda hen&#252;z bask&#305;s&#305; yap&#305;lmam&#305;&#351; iken bu &#231;al&#305;&#351;mas&#305;ndan dolay&#305; kendisini rical s&#305;n&#305;f&#305;na ge&#231;iren r&#226;bia r&#252;tbesiyle m&#252;k&#226;¬fatland&#305;r&#305;ld&#305;. Yeni yeni &#351;iirler kaleme al¬maktan da geri kalmayan Fatih'in dev¬rin bas&#305;n&#305;nda zaman zaman manzume¬leri g&#246;r&#252;lmekteydi [166]. Onun Rec&#226;iz&#226;de Cel&#226;l'e yapt&#305;&#287;&#305; bu nazire &#246;l&#252;m&#252;n¬den az &#246;nce beraberinde bir akis getirir [167]. B&#238;r s&#252;redir g&#246;&#287;&#252;s dar¬l&#305;&#287;&#305; &#231;ekmekte olan Pat&#238;n Efendi divan&#305;n&#305; d&#252;zenleyip bast&#305;rmaya, tezkiresinin &#231;ok arzulad&#305;&#287;&#305; yeni bask&#305;s&#305;n&#305; ger&#231;ekle&#351;tirme¬ye imk&#226;n bulamadan 8 Safer 1283'te [168] vefat etti. Son y&#305;llar&#305;nda Anadoluhisan'na yerle&#351;mi&#351; olan &#351;airin mezar&#305; G&#246;ksu s&#305;rt&#305;ndaki kabristandad&#305;r, &#246;l&#252;m&#252;n&#252; bas&#305;n az zaman sonra haber alarak duyurdu [169]. Devrin m&#252;verrihi o y&#305;l&#305;n "vefey&#226;t-&#305; a'y&#226;n" sayfas&#305;na onun da kayd&#305;n&#305; d&#252;&#351;er. [170]
Devri Fat&#238;n Efendi'yi bir &#351;&#246;hret olarak tan&#305;m&#305;&#351;, edebiyat d&#252;nyas&#305;n&#305;n &#246;nde ge¬len simalar&#305; aras&#305;nda g&#246;rm&#252;&#351;t&#252;r. Onun &#351;&#246;hretinin yayg&#305;n oldu&#287;u devrede Ziya Pa&#351;a 1262'de (1846) girdi&#287;i Mekt&#252;b&#238;-i Sad&#226;ret-i &#194;l&#238; Kalemi'nde kendisiyle ta¬n&#305;&#351;t&#305;ktan sonra ondan g&#246;rd&#252;&#287;&#252; yard&#305;m¬la &#351;iirinin kuvvet kazand&#305;&#287;&#305;n&#305;, o zamana kadar d&#252;nyas&#305; &#194;&#351;&#305;k &#214;mer'in temsil etti&#287;i &#226;&#351;&#305;k tarz&#305;ndan &#304;baret iken &#351;iirin ne oldu&#287;unu Fat&#238;n Efendi vas&#305;tas&#305;yla an¬lam&#305;&#351; oldu&#287;unu belirtir [171]. Gibb de Fa¬t&#238;n Efendi'nin Ziya Pa&#351;a'ya bu tesiri &#252;ze¬rinde &#305;srarla durur (HOP, 1905, V, 51, 54). Ba&#351;ta &#350;in&#226;si olmak &#252;zere &#231;a&#287;da&#351;lar&#305;nca kendisinden "&#351;&#226;ir-i me&#351;hur, &#351;&#226;ir-i n&#226;di-reg&#251;, m&#252;n&#351;&#238;-i b&#238;-misl. &#351;uar&#226;-y&#305; ben&#226;m-dan, me&#351;&#226;h&#238;r-i kudem&#226;-y&#305; &#351;uar&#226;dan" di¬ye bahsedilmekle beraber asl&#305;nda sanat bak&#305;m&#305;ndan kuvvetli bir &#351;air oldu&#287;u s&#246;y¬lenemez. Ortaya koydu&#287;u manzumeler, XVIII. asr&#305;n sonundan bu yana eski &#351;iirin estetik disiplininin bozulu&#351;unu aksetti¬ren &#351;air kalabal&#305;&#287;&#305;nda oldu&#287;u gibi orta seviyeyi bile g&#252;&#231;l&#252;kle bulabilen Fat&#238;n'in, &#351;airli&#287;inin farkl&#305; kronolojik devrelerin-deki mahsullerini bir araya getiren di¬van&#305;nda baz&#305;lar&#305; vezinli, kafiyeli alelade s&#246;zler olmaktan &#246;teye ge&#231;meyen &#351;iirler yan&#305;nda divan &#351;iiri gelene&#287;inin sa&#287;lad&#305;¬&#287;&#305;, onlardan farkl&#305; ustaca s&#246;yleyi&#351;ler de g&#246;r&#252;l&#252;r. Kasideleri &#231;ok basit ve yavan olan Fat&#238;n ancak bir k&#305;s&#305;m gazellerinde varl&#305;k g&#246;sterebilmi&#351;tir. Fat&#238;n'in &#351;iir faali¬yetinde dost &#231;evresinden &#351;airlere naz&#238;-reler s&#246;ylemesi &#246;nde bir yer tutar. "&#199;ok mudur peyrev olursam &#351;uar&#226;-y&#305; asra" di¬yen Fat&#238;n, ge&#231;mi&#351;teki &#252;statlardan ziya¬de &#231;a&#287;da&#351;&#305; &#351;airlere naz&#238;reler yapmaya de&#287;er vermi&#351;tir. Sen&#238;h, Feh&#238;m, Leb&#238;b, Feh-m&#238;, Kanl&#305;cal&#305; Nihad, K&#226;z&#305;m Pa&#351;a, &#304;smail Pa&#351;azade Hakk&#305;, Ziya Pa&#351;a, Ceride-i Ha¬vadis muharriri &#194;l&#238; Bey ve &#350;eyh&#252;lisl&#226;m Arif Hikmet gibi o devrin &#304;sim sahibi &#351;air¬lerine olan &#231;e&#351;itli ve baz&#305;lar&#305; ile de kar¬&#351;&#305;l&#305;kl&#305; naz&#238;releri. &#252;stat sayd&#305;&#287;&#305; Sen&#238;h ve Ziya Pa&#351;a ile m&#252;&#351;terek gazelleriyle ad&#305;¬n&#305; zaman&#305;n&#305;n edebiyat akt&#252;alitesi i&#231;inde canl&#305; tutmay&#305; bilmi&#351;tir. XIX. asr&#305;n ilk ya¬r&#305;s&#305;nda divan &#351;iirinin, klasik m&#252;kemme¬liyetin d&#305;&#351;&#305;nda ba&#351;ka &#351;eyler arayan &#231;&#246;¬z&#252;l&#252;&#351; &#231;a&#287;&#305;n&#305;n bir &#351;airi olan Fat&#238;n sade, k&#252;lfetsiz s&#246;yleyi&#351;ler yan&#305;nda S&#252;nb&#252;lz&#226;-de Vehb&#238;, Enderunlu F&#226;z&#305;l ve V&#226;s&#305;fta ol¬du&#287;u gibi zaman zaman yerlili&#287;e y&#246;nel¬mi&#351;, al&#305;&#351;&#305;lmam&#305;&#351; redifler pe&#351;inde yenilik aram&#305;&#351;t&#305;r. Buldu&#287;u redifler &#231;ok defa &#351;i-irindeki alel&#226;deli&#287;i &#246;rten s&#252;r&#252;kleyici bir tesir yarat&#305;r. Gazelde kendisini mahir bir &#351;air sayan Fat&#238;n'in divan&#305;ndaki birtak&#305;m yavan m&#305;sralar aras&#305;nda, "G&#252;list&#226;n-&#305; ci¬handa bunca demler fig&#226;n eyler / Aceb b&#252;y-i vefa bulmu&#351; mudur sor b&#252;lb&#252;le g&#252;lde" yolunda kuvvetli s&#246;yleyi&#351;lerinin de par&#305;ldad&#305;&#287;&#305; olur. Gelene&#287;e uyarak, "&#304;&#351;te meyd&#226;n-&#305; suhan da'v&#226; eden gelsin Fat&#238;n / &#350;i'ri &#246;&#287;rensin bu nazm-&#305; dil-ni-&#351;&#238;nimden benim" kabilinden &#246;&#287;&#252;nmele-ri olsa da Fat&#238;n, "Ben her ne kadar &#351;&#226;ir-i mahir de&#287;ilsem / Akran&#305;ma nisbetle be¬nim de h&#252;nerim var"; "Tab'&#305; n&#226;-hemv&#226;r ile arz-&#305; kem&#226;l etme Fat&#238;n / Kuvvet &#304;s¬ter &#351;&#226;iri &#252;st&#226;d-&#305; k&#226;mil etme&#287;e" demek suretiyle kendi hakk&#305;nda ger&#231;ek bir h&#252;k¬me varmak &#304;stemi&#351;tir.
Bestelenmi&#351; baz&#305; &#351;ark&#305;lar&#305; da olan Fa¬t&#238;n, d&#252;&#351;&#252;rd&#252;&#287;&#252; ve divan&#305;nda en fazla yer tutan tarih manzumeleriyle devrinin ak¬t&#252;alitesini kollam&#305;&#351;t&#305;r. Bu tarih manzu¬meleri onun ad&#305;n&#305;, ya&#351;ad&#305;&#287;&#305; &#231;a&#287;&#305;n g&#252;nde¬minde tutar. Bunlar&#305;n yan&#305;nda baz&#305; man¬zumeleri de memuriyet &#231;evresinden akis¬ler ta&#351;&#305;maktad&#305;r [172]. Hanende Seyyid Ali hakk&#305;nda yazd&#305;&#287;&#305; &#351;ar¬k&#305; (a.e., s 52), onun Enderunlu F&#226;z&#305;l ve V&#226;s&#305;f'&#305;n &#231;izgisini devam ettiren bir ta¬raf&#305;n&#305; verir. Tarih manzumeleri ve k&#305;ta¬lar&#305; Fat&#238;n'in ayn&#305; zamanda mizaha olan e&#287;ilimini de aksettirmektedir. Fat&#238;n'in bir mesnevi, bir na't. hepsi de k&#252;&#231;&#252;k ha¬cimde sekiz kaside, 244 tarih, 168 ga¬zel, iki m&#252;stezad. iki tahmis, bir lugaz, on yedi k&#305;ta, yirmi bir m&#252;fred ve iki m&#305;s-ra-&#305; azadesini bir araya toplayan divan&#305;, &#246;l&#252;m&#252;nden be&#351; sene sonra 1871'de o&#287;¬lu taraf&#305;ndan ba&#351;&#305;na konulan hal terc&#252;¬mesiyle birlikte bast&#305;r&#305;lm&#305;&#351;t&#305;r. [173]
Fat&#238;n'&#304;n ismini g&#252;n&#252;m&#252;ze getiren &#351;air¬likteki bir devirlik &#351;&#246;hreti de&#287;il Tezkire-i H&#226;time&#238;&#252;'l-e&#351;'&#226;r ad&#305;yla ortaya koydu¬&#287;u &#351;airler tezkiresidir. 18S3'te tamam¬lanan eseri onu daha bas&#305;lmadan &#246;nce g&#246;renlerde b&#252;y&#252;k bir takdir uyand&#305;rm&#305;&#351;¬t&#305;. Hakk&#305;nda takriz yazanlardan Ma&#226;rif-i Um&#251;miyye N&#226;z&#305;n Kemal Efendi (Pa&#351;a), bir sairler hazinesi dedi&#287;i tezkirenin ge&#231;¬mi&#351;in &#351;airlerine yeniden hayat verdi&#287;ini s&#246;ylerken Meclis-i V&#226;l&#226; &#226;zas&#305; Subhi Bey (Pa&#351;a), edebiyat tarihi bak&#305;m&#305;ndan &#304;sa¬betli bir kavray&#305;&#351;la &#231;ok uzun zamandan beri l&#226;y&#305;k&#305;yla &#351;uar&#226; tezkiresi tertip edil¬mez oldu&#287;undan bu ihmal neticesinde son devir &#351;airlerinden &#231;o&#287;unun kendi¬leri gibi hayat hik&#226;yelerinin de unutul-mu&#351;lu&#287;a g&#246;m&#252;ld&#252;&#287;&#252;ne, yaz&#305;lar&#305;n&#305;n &#351;u¬raya buraya da&#287;&#305;l&#305;p gitmi&#351; oldu&#287;una dik¬kat &#231;ekerek H&#246;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r'm bu ba¬k&#305;mdan g&#246;rece&#287;i hizmet ve de&#287;eri be¬lirtmek ister. Ahmed Cevdet de (Pa&#351;a) onun S&#226;lim'i devam ettiren eserinin ge&#231;¬mi&#351;in ve g&#252;n&#252;n &#351;airlerini bir araya geti¬rerek "esl&#226;f" ile "ahlat" aras&#305;nda bir ba&#287; kurmakla eskiler kadar yenilerin de te¬&#351;ekk&#252;r&#252;n&#252; hakeden bir ba&#351;ar&#305;ya eri&#351;ti¬&#287;ini s&#246;yleyerek b&#252;t&#252;n &#351;airler ad&#305;na ken¬disini tebrik eder.
Bask&#305;s&#305; 1855 y&#305;l&#305; Ocak ay&#305; sonlar&#305;nda bitip il&#226;n edilen eser [174] k&#305;sa za¬manda Bat&#305; &#351;arkiyat &#226;leminin de ilgisini &#231;ekti. Ayn&#305; y&#305;l Schlechta-VVssehrd tara¬f&#305;ndan Sitzungsberichte der philoso-phisch historischen Closse der Wiener Academieile (XX/1), s. 467 vd.&#304;yine ay¬n&#305; yerde "Osmanische Geschichtschrei-ber der neueren Zeit" adl&#305; yaz&#305;da (s. 19) tan&#305;t&#305;m&#305; yap&#305;l&#305;rken A. D. Mordtmann da Augsburger Allgemeine Zeitung'da [175] bu yeni eser &#252;zerinde durmaktayd&#305;.
H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r, ortaya &#231;&#305;k&#305;&#351;&#305;ndan iti¬baren XVIII. as&#305;r sonras&#305; T&#252;rk edebiyat&#305; tarihi i&#231;in ba&#351;l&#305;ca bir kaynak hizmeti g&#246;r¬m&#252;&#351;t&#252;r. Fat&#238;n Efendi bu tezkiresinde Salim tezkiresinin b&#305;rakt&#305;&#287;&#305; 1134 (1721-22) y&#305;l&#305;ndan 1269'a (1853) uzanan zaman i&#231;inde Osmanl&#305; &#252;lkesinde gelmi&#351; ge&#231;mi&#351; &#351;airleri tesbit edip bunlar hakk&#305;nda bil¬gi verir. S&#226;lim'den sonra kendisine gele¬ne kadar arada ba&#351;ta R&#226;miz olmak &#252;ze¬re Safvet, Sil&#226;hdarz&#226;de Mehmed Emin, Akif, &#350;efkat, Ba&#287;&#231;e-i Saf&#226;-end&#251;z'u ile Sahaflar &#350;eyhiz&#226;de Mehmed Esad Efen¬di ve Arif Hikmet'in tezkireleri mevcut¬sa da eserini haz&#305;rlad&#305;&#287;&#305; zamanda bun¬lar&#305;n hi&#231;biri umumi k&#252;t&#252;phanelere inti¬kal etmemi&#351; oldu&#287;u i&#231;in Fat&#238;n bu eserlerin varl&#305;&#287;&#305;ndan haberdar de&#287;ildi. Hep¬si m&#252;svedde veya tamamlanmam&#305;&#351; tek n&#252;sha halinde duran bu tezkirelerin is¬tifadeye a&#231;&#305;l&#305;&#351;&#305;, hususi ellerde tek n&#252;s¬ha olarak kalmaktan &#231;&#305;k&#305;p yap&#305;lan istin¬sahlarla g&#252;n &#305;&#351;&#305;&#287;&#305;na kavu&#351;mas&#305; hep onun tezkiresini tamamlamas&#305;ndan sonraki devrededir. Eserinde bu m&#252;elliflerin ba¬z&#305;lar&#305;n&#305;n hal terc&#252;mesini yazarken ter¬tipledikleri tezkirelerden s&#246;z etmedik¬ten ba&#351;ka onlardaki bilgilerden de uzak kalm&#305;&#351; olmas&#305; Fat&#238;n'in bunlar&#305; g&#246;reme¬di&#287;inin en a&#231;&#305;k delilidir.
Fat&#238;n H&#226;timet&#252;'I-e&#351;'&#226;r'&#305; ne zaman ve ne &#351;ekilde haz&#305;rlad&#305;&#287;&#305;n&#305; a&#231;&#305;klamamakta-d&#305;r. Bu hususta yaln&#305;z, baz&#305; ki&#351;ilerce ken¬disinden. S&#226;lim'in b&#305;rakt&#305;&#287;&#305; 1134 (1721-22) y&#305;l&#305;ndan ba&#351;layarak son zamana ka¬dar gelmi&#351; eski ve yeni &#351;airler hakk&#305;nda bir tezkire tertip etmesinin istendi&#287;ini, eserini bu istek &#252;zerine ortaya koydu¬&#287;unu s&#246;ylemekle yetinir. Bu kay&#305;t, eseri yazma d&#252;&#351;&#252;ncesinin kendisinden gelme¬yip tavsiye &#252;zerine do&#287;mu&#351; oldu&#287;unu ifade etse bile tan&#305;yanlar&#305;n onu. b&#246;yle bir i&#351;i ger&#231;ekle&#351;tirebilecek bir ehliyet ve haz&#305;rl&#305;&#287;a sahip bir kimse olarak kabul etti&#287;ini g&#246;sterir. Zaman&#305;n&#305;n &#351;air &#231;evre¬siyle geni&#351; bir temas&#305; ve tan&#305;&#351;&#305;kl&#305;&#287;&#305; oldu¬&#287;u anla&#351;&#305;lan Fat&#238;n'in, tezkiresinin mal¬zemesini esas itibariyle haklar&#305;nda ken¬dilerinden bilgi istedi&#287;i &#351;airlerden anket Fat&#238;n tezkiresinin ilk iki sayfas&#305; [176]
yoluyla ald&#305;&#287;&#305; yaz&#305;l&#305; cevaplara dayanarak tertip etti&#287;i s&#246;ylenebilir. Nitekim sonra¬lar&#305; onun g&#246;zden ge&#231;irilmi&#351; bir bask&#305;s&#305;n&#305; yapmay&#305; d&#252;&#351;&#252;n&#252;rken gerek duydu&#287;u ye¬ni malzemeyi, gazeteye verdi&#287;i il&#226;n va¬s&#305;tas&#305;yla bu yoldan elde etmek &#304;stedi&#287;i g&#246;r&#252;l&#252;r. &#350;air Mehmed &#350;em'&#238;'nin, Fat&#238;n'-den gelen istek &#252;zerine ona g&#246;nderil¬mek &#252;zere yazd&#305;&#287;&#305;n&#305; kaydetti&#287;i hal ter¬c&#252;mesi ise bu hususu g&#246;steren bir vesi¬ka olarak ortadad&#305;r [177]. 1266 y&#305;l&#305;n&#305;n Recebini [178] takip eden bir za¬manda yaz&#305;ld&#305;&#287;&#305; g&#246;r&#252;len bu hal terc&#252;¬mesi, eserini 1269'da (1853) tamamla¬yan Fat&#238;n'in &#231;al&#305;&#351;mas&#305;n&#305;n ne kadar &#214;n¬ceye gitti&#287;ini g&#246;stermektedir. Tezkire¬sinin bas&#305;lmas&#305;ndan be&#351; y&#305;l &#246;nce kendi¬sine g&#246;nderilmi&#351; olan bu vesika, ayn&#305; za¬manda elindeki malzemeyi Fat&#238;n'in ne &#351;ekilde i&#351;ledi&#287;ini ortaya koymaktad&#305;r. Fat&#238;n, bu hal terc&#252;mesindeki bilgileri ol¬du&#287;u gibi aktarmak yerine bir k&#305;sm&#305;n&#305; &#231;&#305;kararak onu daha &#214;z bir hale sokmu&#351;, &#246;te yandan &#351;airin hayat&#305;n&#305;n 1266'dan (1850} sonraki seyrini ve baz&#305; faaliyetle¬rini de buna il&#226;ve etmi&#351;tir [179]. Fat&#238;n Efendi, eserinin 1854 y&#305;l&#305; i&#231;inde bask&#305;s&#305; devam ederken hen&#252;z bas&#305;lmam&#305;&#351; formalarda mevcud hal terc&#252;melerinde, telifinin 1853'te ta¬mamlan&#305;&#351;&#305;ndan bu yana meydana gelen son de&#287;i&#351;meleri de, haberdar olabildi¬&#287;i nisbette kaydetmekten geri kalma¬m&#305;&#351;t&#305;r.
Hayattaki hal terc&#252;mesi sahiplerinin hemen hepsinin do&#287;um tarihlerinin tes-bit edilmesinden ba&#351;ka az&#305;msanmayacak bir k&#305;sm&#305;n&#305;n da sadece y&#305;llan g&#246;ste¬rilmekle kal&#305;nmayarak ay&#305; ve g&#252;n&#252;ne kadar belirtilmesi, bunlar&#305;n do&#287;duklar&#305; yer ve baba adlar&#305;n&#305;n yan&#305; s&#305;ra memuri¬yet ve vazifeleri, ayr&#305;ca hayat seyirlerin-deki di&#287;er de&#287;i&#351;ikliklerin tarihleriyle bir¬likte kaydedilebilmesi, tezkiresinde yer ay&#305;rd&#305;&#287;&#305; &#231;a&#287;da&#351;&#305; &#351;airlerin do&#287;rudan do&#287;¬ruya kendilerinden gelen bilgilerin ese¬rindeki pay&#305; hakk&#305;nda bir fikir vermek¬tedir. G&#246;nderilmi&#351; hal terc&#252;mesi bilgile¬ri ve &#351;iir &#246;rnekleri H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r'm temelini te&#351;kil eder. Fat&#238;n, her &#351;airi i&#231;in¬de bulundu&#287;u zamana yerli yerince yer¬le&#351;tirmek i&#231;in, tesbiti daha g&#252;&#231; olan do¬&#287;um tarihlerinden &#231;ok &#246;i&#252;m tarihleriyle g&#246;stermeye &#246;zellikle dikkat eder. Tez¬kiresinin 672 &#351;airi i&#231;ine alan geni&#351; kad¬rosunda &#246;l&#252;m tarihi verilmemi&#351; sadece on be&#351; &#351;airin bulundu&#287;u g&#246;z &#246;n&#252;ne al&#305;¬n&#305;rsa onun bu hususa verdi&#287;i ehemmi¬yet iyice belli olur. Fat&#238;n'in bazan ay&#305; ve g&#252;n&#252; ite verdi&#287;i do&#287;um ve &#246;l&#252;m tarihle¬rinden bir k&#305;sm&#305; yaln&#305;z onda olup ba&#351;ka tezkire ve hal terc&#252;mesi eserlerinde g&#246;¬r&#252;lmez.
Varl&#305;klar&#305;n&#305; uzaktan haber alabildi&#287;i &#246;lm&#252;&#351; veya imparatorlu&#287;un uzak k&#246;&#351;e¬lerinde ya&#351;ayan &#351;airler hakk&#305;nda, onlar&#305; tan&#305;yanlar vas&#305;tas&#305;yla &#351;ifah&#238; yoldan edi¬nilmi&#351; bilgiler de eserde kendisini his¬settirir. Bizzat kendilerinden yahut ya¬k&#305;nlar&#305;ndan bilgi alabilmi&#351; oldu&#287;u &#231;a&#287;¬da&#351;lar&#305; d&#305;&#351;&#305;nda ge&#231;mi&#351;teki &#351;airler hak¬k&#305;nda tarih kitaplar&#305; ile [180] Devhat&#252;'l-me&#351;&#226;yih, Tuhfet&#252;'l-hatt&#226;t&#238;n gibi hal terc&#252;mesi kaynaklar&#305;ndan ba&#351;ka divan¬lar ve eski &#351;iir mecmualar&#305;ndan, &#246;zellik¬te de tarih manzumelerinden faydalan¬mak istemi&#351;tir. Ancak ara&#351;t&#305;rd&#305;&#287;&#305; hal terc&#252;melerinde onun her zaman gerekli titizli&#287;i g&#246;sterdi&#287;i s&#246;ylenemez. Aceleci bir davran&#305;&#351;la tahkiklerini &#231;ok defa de¬rinle&#351;tirmem i&#351;tir. Bu sebeple &#231;a&#287;da&#351;la¬r&#305;ndan &#246;nceki &#351;airlerden bir k&#305;sm&#305;n&#305;n hal terc&#252;meleri bilgice zay&#305;f kald&#305;&#287;&#305; gibi za¬man zaman hatal&#305; da olmu&#351;tur.
Fat&#238;n tezkiresinin &#351;air &#231;er&#231;evesini &#231;ok geni&#351; tutmu&#351;, tek manzumesini, hatta bir beytini g&#246;rebildiklerine dahi eserin¬de yer vermi&#351;tir. Sanat&#231;a de&#287;erleri y&#246;¬n&#252;nden bir se&#231;im g&#246;zetip de&#287;ersiz g&#246;r¬d&#252;klerini eserlerinin kadrosuna almayan baz&#305; eski tezkire m&#252;elliflerinin tutumla¬r&#305;ndan tamamen farkl&#305; olarak &#351;iir nam&#305;¬na kalem oynatm&#305;&#351; herkesi hi&#231;bir eleme¬den ge&#231;irmeden, kabiliyetleri ve yazd&#305;k¬lar&#305;n&#305;n miktar&#305; ne olursa olsun kendile¬rinden haberdar olabildi&#287;i nisbette tez¬kiresinde g&#246;stermek istemi&#351;tir. Kitab&#305;¬n&#305;n &#246;ns&#246;z&#252;nde belirtti&#287;i &#252;zere her &#351;eyin daima olumlu ve olumsuzu ile bir arada bulundu&#287;u d&#252;&#351;&#252;ncesinden hareketle "as-h&#226;b-&#305; ma&#226;rif" ve "bel&#226;gat-p&#238;r&#226;" &#351;airle¬rin yan&#305;nda &#351;air ge&#231;inen birtak&#305;m "her-ze-t&#305;r&#226;zlar"&#305; dahi tezkiresine dahil etti¬&#287;ini &#226;deta meydan okurcas&#305;na s&#246;ylemek¬ten &#231;ekinmemi&#351;tir.
Fat&#238;n'in eseri bu bak&#305;mdan, verdi&#287;i bil¬gilerin mahiyet ve derecesi ne olursa ol¬sun. Salim tezkiresinden bu yana mey¬dana gelmi&#351; kadroyu m&#252;mk&#252;n oldu&#287;u kadar tesbite y&#246;nelik bir &#351;airler k&#252;t&#252;&#287;&#252;¬n&#252; te&#351;kil eder. Salim ile kendisi aras&#305;n¬daki tezkirelerin kadrolar&#305;n&#305;n belirli bir zaman s&#305;n&#305;r&#305; &#304;&#231;inde kalmalar&#305;na muka¬bil Fat&#238;n tezkiresinin zaman &#231;er&#231;evesini onlar&#305;n hepsinden geni&#351; tutmu&#351;tur. B&#246;y¬lece i&#231;indeki 672 &#351;airle H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r, mevcut &#351;uar&#226; tezkirelerinin &#351;air say&#305;s&#305; bak&#305;m&#305;ndan en zengin ve en geni&#351;i ol¬ma &#246;zelli&#287;ini kazan&#305;r.
Fat&#238;n tesk&#305;res&#305;n&#305;n &#350;in&#226;si bask&#305;s&#305;ndaki tertip &#351;eklinden bir &#246;rnek (S. 47) R&#226;miz tezkiresinin &#231;er&#231;evesini te&#351;kil eden 1132-1198 (1720-1784) y&#305;llar&#305; ara¬s&#305;ndaki devreden Fat&#238;n tezkiresine 1134'-ten (1721-22) ba&#351;layarak 159 &#351;air gir¬mi&#351;tir. Eser, ayr&#305;ca bu devrenin &#351;airi ol¬duklar&#305; halde R&#226;miz'de bulunmayan yet¬mi&#351; tanesini daha tesbit ederek bu kad¬royu zenginle&#351;tirir. N&#226;y&#238; Osman Dede. Seyyid Vehb&#238;, Mirz&#226;z&#226;de Ahmed Neyl&#238;, S&#252;leyman Nah&#238;f&#238;, Sez&#226;&#238;-yi G&#252;l&#351;en&#238;, Ab-d&#252;rrezzak Nevres, F&#305;tnat Han&#305;m gibi ta¬n&#305;nm&#305;&#351; simalar R&#226;miz'de bulunmayanlar aras&#305;ndad&#305;r. Yapt&#305;&#287;&#305; baz&#305; at&#305;flar, mesel&#226; N&#226;y&#238; Osman Dede, S&#252;leyman Nahif&#238;'nin hal terc&#252;melerinin tezkirede yer alaca&#287;&#305;¬n&#305; haber vermekle beraber R&#226;miz'in hak¬lar&#305;nda yeterince bilgi toplay&#305;p bunlar&#305; yazma f&#305;rsat&#305;n&#305; bulamad&#305;&#287;&#305; belli olmak¬tad&#305;r. Salim den sonras&#305;n&#305; devam etti¬ren tezkirelerin varl&#305;&#287;&#305;ndan haberdar ol¬maks&#305;z&#305;n do&#287;rudan do&#287;ruya ona zeyil olarak haz&#305;rlanm&#305;&#351; bulunan H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r'a Salim tezkiresine hayatta iken girmi&#351; &#351;airler de al&#305;narak bunlar&#305;n hal terc&#252;melerinde ondan daha sonra mey¬dana gelen de&#287;i&#351;meler ayr&#305;ca g&#246;steril¬mi&#351;tir. R&#226;miz ile Fat&#238;n'de m&#252;&#351;terek ola¬rak yer alan &#351;airler hakk&#305;ndaki madde¬ler R&#226;miz'de daha etrafl&#305; olduklar&#305; ka¬dar daha da sa&#287;lamd&#305;r. Bu devreden &#351;a¬irlerle ilgi maddeleri &#231;o&#287;unlukla R&#226;miz'in-kiler yan&#305;nda sath&#238; kalan Fat&#238;n'in yazd&#305;k¬lar&#305; bazan da R&#226;miz'inkilerden &#231;ok da¬ha ihatal&#305; ve tatmin edici olmu&#351;tur [181]. R&#226;-miz'e ve s&#305;ras&#305;yla birbirlerine zeyil ma¬hiyetindeki di&#287;er b&#252;t&#252;n tezkirelere nisbetle Fat&#238;n Efend&#304;'nin verdi&#287;i hal terc&#252;¬meleri, onlar&#305;n birka&#231; sat&#305;rda kalan &#231;er¬&#231;evelerinden daima &#231;ok daha geni&#351; ve daha etrafl&#305; olmu&#351;tur.
Ortaya konulmas&#305; ba&#351;lang&#305;&#231;ta takdir¬le kar&#351;&#305;lanan H&#226;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r'm belir¬tilen m&#252;sbet y&#246;nlerine, uzun zamandan beri duyulan bir ihtiyaca cevap vermesi¬ne mukabil hal terc&#252;melerinde d&#252;&#351;&#252;l¬m&#252;&#351; baz&#305; hatalar&#305;, h&#252;k&#252;m ve de&#287;erlen¬dirmelerinde zaman zaman baz&#305;lar&#305;n&#305; yersiz olarak y&#252;celtici, baz&#305;lar&#305;n&#305;n ise meziyet ve liyakatlerini teslim etmek¬ten uzak olu&#351;u dolay&#305;s&#305;yla &#231;ok ge&#231;meden birtak&#305;m tenkitleri de beraberinde geti¬rir. Bizzat kendisi, iyiyi k&#246;t&#252;den ay&#305;rt et¬meye kabiliyeti olmad&#305;&#287;&#305; halde tezkire tertibine kalk&#305;&#351;&#305;p &#351;air diye birtak&#305;m ca¬hil ve de&#287;ersiz kimselere orada yer ver¬mi&#351; oldu&#287;u yolunda u&#287;rad&#305;&#287;&#305; tenkidi bir &#351;iirinde bahis konusu eder [182]. Mesel&#226; Bayburtlu Zihn&#238;'nin, vezirlere divan k&#226;tipli&#287;i yapt&#305;&#287;&#305; halde kendisini voyvoda k&#226;tibi diye g&#246;sterdi¬&#287;i, &#252;stelik bir divan sahibi iken hakk&#305;n¬da "bir miktar e&#351;'&#226;r&#305; vard&#305;r" dedi&#287;i i&#231;in Fat&#238;n'i Serg&#252;ze&#351;tn&#226;me adl&#305; eserinde &#351;id¬detle hicvetti&#287;i g&#246;r&#252;lmektedir [183]. Hemen be¬lirtmek gerekir ki kendisiyle &#304;stanbul'¬da tan&#305;&#351;&#305;p g&#246;r&#252;&#351;m&#252;&#351; olan Sahaflar &#350;ey-hiz&#226;de Mehmed Esad Efendi de onu Fa-t&#238;n'den evvel kaleme ald&#305;&#287;&#305; tezkiresinde voyvoda k&#226;tibi olarak zikreder.
Eserinin eksiklerini, d&#252;zeltilmesi ge¬reken noktalar&#305;n&#305; farkeden Fatfn Efen¬di, herhalde yap&#305;lm&#305;&#351; tenkitlerin de te¬siriyle, okunaks&#305;z ve kusurlu ta&#351; bask&#305;s&#305; yerine onun g&#246;zden ge&#231;irilmi&#351;, matbaa dizgisiyle yeni bask&#305;s&#305;n&#305; yapma ihtiyac&#305;¬n&#305; duyar. Bas&#305;l&#305;&#351;&#305; &#252;zerinden hen&#252;z on do¬kuz ay kadar bir zaman ge&#231;ti&#287;i s&#305;rada bununla ilgili olarak verdi&#287;i bir il&#226;nla, eserini haz&#305;rlarken haber ve bilgisi d&#305;¬&#351;&#305;nda kald&#305;klar&#305;ndan tezkiresine gire¬memi&#351; eski veya hayattaki &#351;airlerin hal terc&#252;melerinde onun telif ve yay&#305;n&#305;ndan sonraki de&#287;i&#351;ikliklerin, bunlarda d&#252;&#351;&#252;l¬m&#252;&#351; bilgi hatalar&#305;n&#305;n, al&#305;nm&#305;&#351; ilk &#351;iir &#246;r¬neklerinden yenileri veya daha ba&#351;kala¬r&#305; ile de&#287;i&#351;tirilmek istenenlerin kendisi¬ne bildirilmesini duyurur. [184]
Bir sonu&#231; vermeyen bu te&#351;ebb&#252;s, tez¬kirenin de&#287;er ve ehemmiyetini takdir etti&#287;inden, kendisi gibi, yeni ve g&#246;zden ge&#231;irilmi&#351; bir bask&#305;n&#305;n yap&#305;lmas&#305;n&#305; iste¬yen &#350;in&#226;si taraf&#305;ndan yedi sene sonra 1863 y&#305;l&#305;nda tekrar ele al&#305;narak bu hu¬susa dair yazd&#305;&#287;&#305; bir ba&#351;makalede tez¬kireye yeni ve daha ileri bir h&#252;viyet ve¬recek bir programla &#304;l&#226;n edilir [185]. Belir¬tilen esaslar dairesinde &#252;zerinde de&#287;i¬&#351;iklik yap&#305;lmak suretiyle, yahut ilk defa olmak &#252;zere tezkirede yer almas&#305; iste¬nen hal terc&#252;meleriyle yeni &#351;iir &#246;rneklerinin gazete idarehanesine acele olarak g&#246;nderilmesi duyurulur. O zamandan bu yana en k&#252;&#231;&#252;k bir izine rastlanmad&#305;&#287;&#305;n¬dan bu te&#351;ebb&#252;s&#252;n de &#246;tekisi gibi hi&#231; ger&#231;ekle&#351;medi&#287;i san&#305;lagelmi&#351;tir. Bir as&#305;r s&#252;resince me&#231;hul kald&#305;ktan sonra ba&#351; taraf&#305;ndan bask&#305;s&#305; yap&#305;lm&#305;&#351; elli iki say¬fal&#305;k bir k&#305;sm&#305;n&#305;n varl&#305;&#287;&#305; &#214;mer Faruk Ak&#252;n taraf&#305;ndan meydana konulmakla &#350;in&#226;si bask&#305;s&#305;n&#305;n sadece tasavvurdan iba¬ret kalmad&#305;&#287;&#305; art&#305;k belli olmu&#351;tur. B&#252;t&#252;n&#252;yle neden tamamlanmad&#305;&#287;&#305; bilin¬meyen bu yeni bask&#305;da &#350;in&#226;si'nin i&#351;aret etti&#287;i hususlar&#305;n &#231;o&#287;unun yerine getiril¬di&#287;i g&#246;r&#252;lmektedir. &#304;fadesinin l&#252;zum¬suz s&#252;s ve unsurlardan ar&#305;nd&#305;r&#305;larak da¬ha &#246;z ve sade bir hale konulmas&#305;, &#351;air¬lerin edeb&#238; &#351;ahsiyet ve de&#287;erleri hak¬k&#305;ndaki m&#252;bala&#287;al&#305; h&#252;k&#252;m ve ifadelerin tamamen kald&#305;r&#305;lmas&#305; yan&#305;nda her iki te&#351;ebb&#252;se ait il&#226;nlarda istendi&#287;i &#351;ekil¬de &#246;nceki &#351;iir &#246;rneklerinin baz&#305;lar&#305;n&#305;n ye¬rine daha ba&#351;kalar&#305; konulmu&#351;, ilk bas¬k&#305;n&#305;n yap&#305;ld&#305;&#287;&#305; 1855 y&#305;l&#305;ndan bu tarihe kadar oradaki hal terc&#252;melerinde mey¬dana gelen de&#287;i&#351;iklikler g&#246;sterilmi&#351;, ev¬velce haklar&#305;nda bilgi edinilememi&#351; olan¬larla arada ge&#231;en zaman i&#231;inde edebi¬yat &#226;lemine yeni &#231;&#305;kan &#351;airlerin de hal terc&#252;meleri il&#226;ve edilmi&#351; bulunmakta¬d&#305;r. [186]
H&#246;timet&#252;'l-e&#351;'&#226;r, gerekti&#287;i gibi bir i&#231; tetkikten ge&#231;irilmeden ve emsali kay¬naklarla aras&#305;nda esasl&#305; bir mukayese yap&#305;lmadan, sadece birtak&#305;m kusurlar&#305;¬na bak&#305;larak birbirlerini tekrarlamakla yetinen zaman&#305;m&#305;z m&#252;el&#252;flerince b&#252;t&#252;¬n&#252;yle fazla ehemmiyet ve de&#287;eri olma¬yan bir eser olarak g&#246;r&#252;lm&#252;&#351;t&#252;r. Ancak kendi &#231;a&#287;da&#351;lar&#305; hakk&#305;nda verdi&#287;i bilgi¬ler bak&#305;m&#305;ndan faydal&#305; olaca&#287;&#305; kabul edi¬len tezkirenin kusurlar&#305; &#252;zerinde duru¬lurken ta&#351;&#305;d&#305;&#287;&#305; meziyetler ise tamamen g&#246;zden ka&#231;m&#305;&#351;t&#305;r. Eser, yukar&#305;da i&#351;aret edildi&#287;i gibi R&#226;miz'deki kadronun bo&#351;¬luklar&#305;n&#305; tamamlamak, S&#226;lim'in b&#305;rakt&#305;¬&#287;&#305; yerden kendisine kadar divan &#351;iirinin son 130 y&#305;ll&#305;k &#351;air mevcudunun, bu devreye ait ba&#351;ka eski kaynaklar&#305;n herhan¬gi birinde g&#246;r&#252;lmeyen &#351;ekilde tek ba&#351;&#305;¬na toplu bir envanterini vermek, en az&#305;n¬dan her derece ve her s&#305;n&#305;ftan tesbit et¬ti&#287;i &#351;airler ve onlardan se&#231;ti&#287;i &#246;rnekler¬le divan &#351;iirinin XIX. y&#252;zy&#305;l&#305;n ilk yans&#305;n¬da varm&#305;&#351; oldu&#287;u geni&#351; yay&#305;l&#305;m&#305; ve kim¬ler taraf&#305;ndan temsil edildi&#287;ini g&#246;zler &#246;n&#252;ne koyan bir malzemeyi edebiyat ta¬rihine mal etmek gibi bir hizmeti yeri¬ne getirmektedir. Ayr&#305;ca M&#305;s&#305;r ve Trak¬ya havalisinde bulunup isim ve hayat¬lar&#305; ba&#351;ka kaynaklara ge&#231;memi&#351; &#351;airle¬rin varl&#305;&#287;&#305;n&#305; &#246;&#287;renmek onun vas&#305;tas&#305;yla m&#252;mk&#252;n olmaktad&#305;r. Kendi &#231;a&#287;da&#351;&#305; &#351;air¬lere dair hal terc&#252;meleri &#231;o&#287;unlukla on¬lar&#305;n bizzat kendilerinden al&#305;nm&#305;&#351; oldu&#287;undan her kaynakta rastlanmayan ba¬kir bilgiler getirirler. XIX. y&#252;zy&#305;l&#305;n ilk ya¬r&#305;s&#305;nda yeti&#351;mi&#351; &#351;airlerin hayatlar&#305; hususunda Sicili-i Osm&#226;n&#238;'nm ba&#351;l&#305;ca kay¬na&#287;&#305; olu&#351;u kadar b&#305;rakt&#305;&#287;&#305; yerden Fat&#238;n'e yap&#305;lm&#305;&#351; b&#252;y&#252;k bir zeyil olan Son As&#305;r T&#252;rk &#350;airien'nde &#304;bnulemin devaml&#305; on¬dan istifade etti&#287;i gibi, ayr&#305;ca &#351;iirlerine ba&#351;ka yerlerde &#246;rnek bulunamayan &#351;a¬irler i&#231;in de onun verdi&#287;i metinlere m&#252;¬racaat etmi&#351;tir.
Fat&#238;n'in eserini s&#305;rf r&#226;bia r&#252;tbesine nail olmak maksad&#305;yla tertip etti&#287;ine dair Hersekli Arif Hikmetten gelen rivayet, onun acele haz&#305;rlanm&#305;&#351; oldu&#287;u kanaatini destekler g&#246;r&#252;nse bile vesikalar&#305; zaptedilmemi&#351; bir alanda getirdi&#287;i hizmet ve edebiyat tarihine kazand&#305;rd&#305;klar&#305; kar¬&#351;&#305;s&#305;nda fazla bir &#351;ey ifade etmemek¬tedir.
Fat&#238;n Efendi'nin b&#252;t&#252;n bunlardan ba&#351;¬ka, do&#287;rudan do&#287;ruya kendi eliyle ald&#305;¬&#287;&#305; metinlerde ince zevk sahibi bir se&#231;ici oldu&#287;unu ortaya koyan tezkiresinin D&#226;-r&#252;lma&#226;rif. Mekteb-i Ma&#226;rif-i Adliyye, Be¬yaz&#305;t R&#252;&#351;diyesi gibi devrin getirdi&#287;i yeni e&#287;itim m&#252;esseselerinden yeti&#351;mi&#351; se&#231;¬kinleri g&#246;steren kay&#305;tlar&#305; ile, yenile&#351;me devri maarif tarihimize dair haz&#305;r mal¬zeme saklad&#305;&#287;&#305;n&#305; il&#226;ve etmek yerinde olur.

Bibliyografya:

[R&#226;sim], "Terceme-i H&#226;l-i S&#226;hib-i D&#238;v&#226;n", D&#238;u&#226;n-&#305; Fat&#238;n, &#304;stanbul 1283; K&#226;m&#251;s&#252;'l-a'l&#226;m, V (1314), s. 3417; SictU-t Osm&#226;n&#238;, IV (1315), s. 25; Faik Re&#351;&#226;d, Ter&#226;cim-i Ahv&#226;li Me&#351;&#226;h&#238;r, &#304;s¬tanbul 1313, s. 49-52; "Fat&#238;n Efendi", Terakki, nr. 44, 5 Muharrem 1316, s. 175 [187]; Osmanl&#305; M&#252;ellifleri (1338), II. 373-374; J. H. Mordtmann, "Fatin Efendi", El, III, 92; Babinger. GOUMI927], s. 359-360; a.e.

Ïîäåëèòåñü çàïèñüþ â ñîöñåòÿõ ñ ïîìîùüþ êíîïîê:

Ïðîñìîòðîâ: 2497
Ðåéòèíã:
  • 5