Turk tarihi By Necib 'Asim Yaziksiz
<b>Türk tārīhī(Türk Tarihi Umumisi)</b>
Author: Necib 'Asim Yaziksiz
Publisher: Istanbul
Publication date: 1926
Number of pages: 395
Format / Quality: PDF
Size: 32,54 Mb
Language: Turkish
Цитата:<div align="center">
Necip Asım Bey, 29 Aralık 1861’de Kilis’te doğdu. Babası, Balhasanoğulları olarak bilinen bir sipahi ailesinden Hacı Asım Bey’dir. İlk ve orta öğrenimini Kilis’te yaptı. 1875’te Şam Askerî İdadisinde başladığı lise öğrenimine İstanbul’da Kuleli Askeri Lisesinde devam etti. Bu sırada devrin ünlü bilim adamlarından Hoca Tahsin Efendi’den çeşitli konularda dersler aldı. 1878’de Ahmet Mithat Efendi ile tanıştı ve onun teşviki ile Tercüman-ı Hakikat gazetesinde fen alanında yazılar yazdı. 1879’da girdiği Harbiye’den Piyade Mülâzimi (Teğmen) rütbesi ile mezun oldu.РаскрытьArapça ve Farsça dışında Fransızcayı, Uygur ve Çağatay şivelerini öğrendi. Eğitimini tamamladıktan sonra askerî rüştiyelerde ve sonra Harbiye’de Türkçe, Fransızca ve Tarih dersleri okuttu. Bu dönemde bir çok gramer, okuma, coğrafya ve tarih kitapları yazdı, yayınladı. Bu küçük okul kitaplarından başka “Medrese-i Edep”, “Medeniyete Hizmet”, “Sitler” gibi çeşitli eser ve tercümeleri, Fransızca, hattâ fizik ve resim derslerine ait risaleleri basıldı. Fransız şarkiyatçı Leon Cahun’un Türk tarihi üstüne eserlerini ve Gök Bayrak (1876) adlı romanın tercüme etti. Bir yandan da Türkçülük çizgisi belirgin olan İkdam gazetesinde Türk tarihi ve Türkçülük ile ilgili makaleler yayımladı. Yazdığı makalelerin şöhreti 1890’larda Avrupa’ya kadar ulaştı. Paris’te faaliyet gösteren “Asya Cemiyeti”ne üye seçildi ve 1892’de çalışmalarını takdir için Şikago’da açılan sergide kendisine bir madalya takdim edildi. Bilimsel araştırma ve incelemelerini sürdürüken askerî okullardaki öğretmenlik görevi de devam eden Necim Asım, 1913’te miralay (albay) rütbesi ile emekli oldu.
II. Meşrutiyetten sonra İstanbul Darülfünununda Türk Tarihi ve Türk Dili Tarihi dersleri verdi. Türkoloji bölümünü kuran ve Türk Dili Tarihi kürsüsünün ilk profesörü kabul edilen Necip Asım, dilbilimin Türkiye’de gelişip yerleşmesinin öncüsü oldu. Türk Yurdu, Bilgi, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Türk Tarih Cemiyeti Mecmuası gibi birçok mecmuada makaleler yazdı, kitaplar çıkardı, çeviriler yaptı. Osmanlı tarihinin yazılması ve belgelerin toplanması için Sultan Mehmet Reşat’ın 27 Kasım 1909’da kurduğu ve kendisine her türlü vasıtayı kullanma, arşivlerde inceleme yapma yetkisi verilen Tarih-i Osmanî Encümeninde yer aldı. Encümen, Osmanlı tarihinin ilk cildini yazma görevini 9 Şubat 1910’da, ilk toplantısında Necip Asım ve Mehmet Arif Bey’e vermişti. İki araştırmacı, 7 yıllık çalışmadan sonra Osmanlı tarihine ait tek cilt yayımlayabildi. Bu cilt, pozitivizme dayalı olmadığı gerekçesiyle Köprülüzade Mehmet Fuat, Akçuraoğlu Yusuf, Ahmet Refik tarafından ciddi biçimde tenkit edildi.
Necip Asım, 1911 yılında Türk milliyetçiliğini esas alarak kurulan ilk dernek olan “Türk Derneği”nin kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığına getirildi. Mehmet Arif ile birlikte yürüttüğü Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalarını bu derneğin tüzel kişiliği altında gerçekleştirdi. Daha sonra Türk Ocağının kurucuları arasında yer aldı, önemli rol oynedı. Derneğin bazı üyeleri ile birlikte 1915 yılında kurulan Asar-ı İslâmiye ve Milliye Tedkik Encümenine katıldı. Osmanlılık düşüncesinin iyice yerleşmiş olduğu Abdülhamit devrinde Türkçü ve Türkçeci en kuvvetli fikir adamlarımızdan olan Necip Asım Bey, o günlerde Türkçeciler grubunda Ahmet Mithat Efendi ve Şemsettin Sami ile birlikte yer almıştır. 1910’larda Türk adının nasıl yazılacağı konusunda belirsizlik sürüyordu. Necip Asım’a gelinceye kadar kelimenin yazımında “ü” sesini veren “vav” kullanılmıyordu. Necip Asım Bey, “Türk”ü “vav” ile yazmaya başlayan kişidir. Bu suretle Türklerden bahsedilirken kullanılan “Etrâk-i bî-idrâk” (İdraksiz, anlayışsız Türkler) ifadesinin yazılması mümkün olmaktan çıkmıştır. Necip Asım ve onun gibi düşünen Veled Çelebi bu yüzden biraz da küçümseyici bir ifade olarak “Vav’lı Türkler” diye anılmışlardır.
1927’de Erzurum milletvekili olarak TBMM’ne giren Necip Asım ölümüne kadar milletvekilliğini sürdürdü. Türk Dil Kurumu çalışmalarında yer aldı. Soyadı Kanunu çıktığında “Yazıksız” soyadını aldı. Yazılarında Başhasanoğlu ve Balkanoğlu adlarını da kullandı. 12 Aralık 1935’te Kadıköy’deki evinde vefat etti, Erenköy Sahrayıcedit mezarlığına defnedildi. Vasiyeti gereği mezar taşına “Necip Asım, Türk tarihi müellifi, 1861-1935” yazıldı.
Özellikle Türkoloji sahasında her biri diğerinden daha önemli eserlerinden bazıları:
- Türk Tarih-i Umumîsi
- Osmanlı Tarihi
- Orhon Abideleri: Necip Asım Yazıksız’ın, Orhun Abideleri hakkında, kitabeleri ilk defa okuyan Vilhelm Thomsen’in eserini esas alarak ve Şemseddin Sami’nin daha önce meydana getirdiği basılmamış Orhun Abideleri adlı eserinden yararlanarak yazdığı eserdir.
- Eski Türk Yazısı: Yazarın Orhun Abideleri adlı eserinde Orhun harfleri ile ilgili bölüme kaynaklık eden küçük kitaptır.
- Eski Savlar : Divanü Lügati’t-Türk’te geçen 290 atasözü ve bu özellikteki diğer sözlerle bunların açıklamalarını, bazılarının bugünkü karşılıklarını bir araya getiren eserdir.
- Hibetü’l-Hakayık: Necip Asım Yazıksız’ın, Ayasofya Kütüphanesinde bulduğu ve okumayı başardığı 11. Yy. şairi Yüknekli Mahmut oğlu Ahmet adlı Türk şaire ait olan Atebetü’l-Hakayık adlı eserin lehçemize tercümesidir.
- İlm-i Lisan
- Ural ve Altay Lisanları
- Yeni Tertipte Osmanlı Sarfı
- Mükemmel Sarf ve Nahiv-i Osmani
- Lügat-i İlmiye ve Fenniye
- Usul-i İnşa
- Millî Aruz
- Celâleddin Harzemşah
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: