Nasreddin Hoca - 1996
Nasreddin Hoca - 1996Author: Pertev Naili Boratav
Publisher: Edebiyetciler Dernigi -1996
Size: 70 Mb
Language:Turkish
Цитата:
Türkiye’nin önde gelen folklor ve halk edebiyatı araştırmacısı 1907’de Bulgaristan’da doğan Boratav lise öğrenimini Hilmi Ziya Ülken’den psikoloji ve sosyoloji, Hasan Âli Yücel’den de edebiyat dersleri aldığı İstanbul Lisesi’nde tamamladı. İlk folklor ve hlak edebiyatı araştırmalarını gene bu dönemde Hilmi Ziya Ülken’in önerisi ve yol göstericiliğinde, Mudurnu ve yöresinden yaptığı derlemelerle başladı. 1927’de girdiği Darülfünün Edebiyat Şubesi’nden, Köroğlu Destanı başlıklı teziyle 1930’da mezun oldu. Bu dönem içerisinde Pierre Lois’in Bilitis’in Şarkıları adlı kitabından yaptığı çeviriler Balıkesir’de Irmak dergisinde yayımlandı (1928). 1931-1932 yılları arasında, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası M. Fuad Köprülü’nün asistanlığını yaptı. Ancak I. Türk Tarih Kongresi’nde çıkan tartışmalar sonucunda görevine son verildi.
Eserleri:
Köroğlu Destanı, 1931, 2003.
Folklor ve Edebiyat I, 1939, 1991.
Bey Böyrek Hikayesine Ait Metinler, 1939.
Halk Edebiyatı Dersleri, 1943, 2000.
İzahlı Halk Şiiri antolojisi, 1946, 2000.
Folklor ve Edebiyat II, 1954, 1991.
Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği,1946, 2002.
Typen Türkischer Volsmarchen, 1953.
Zaman Zaman İçinde, 1958, 1992.
Le Tekerleme, 1963, 2000.
Az Gittik , Uz Gittik, 1969, 1992.
100 Soruda Türk Folkloru, 1973, 2003.
Nasreddin Hoca, 1996.
Türk halkbiliminin duayenlerinden biri olan Pertev Naili Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı, Türkiye'de 1996 yılından itibaren, konu üzerine yapılan tüm etkinliklere her yönüyle damgasını vuran ve bu etkinliklerde büyük tartışmalara yol açan bir eser oldu.
Türkiye'nin 1990'lı yılların ilk yarısından beri, önemli sanat, edebiyat ve bilim eserlerini basan-yayınlayan önde gelen, ciddi kurumlarından biri olan Yapı Kredi Yayınları (YKY) –ki YKY'nı Yapı Kredi Bankası finanse etmektedir– tarafından basılması ve yayınlanması-dağıtılması kararlaştırılan Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı, öncelikle, basılmasına karşın daha dağıtıma çıkmadan, müstehcen bulunduğu için yayından kaldırılarak, Türkiye tarihinde, basıldığı yayınevi tarafından özel sansüre uğratılan bir eser olma niteliğini kazandı.
Daha sonra, bu olay üzerine, Edebiyatçılar Derneği'nin basımını ve yayınlanmasını-dağıtılmasını üstlendiği adı geçen eser, haziran 1996'da satışa sunulduğunda, genel anlamda içeriğiyle Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün Ankara'da düzenlediği V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi'nin 25 Haziran 1996'da gürültülü bir şekilde açılmasına neden oldu.
Boratav'ın Fransa'da tamamladığı yaşamının en büyük eserinden söz eden, onun bulgularıyla görüşlerinden de yola çıkarak "Nasreddin Hoca Fıkralarının Tarih İçindeki Değişimi" başlıklı bir bildiri sunan, eski öğrencisi ve asistanı, o gün için Amerika Birleşik Devletleri Indiana Üniversitesi profesörlerinden İlhan Başgöz de Nasreddin Hoca'yı aşağıladığı, onu hırsız, müstehcen gösterdiği ve böylece Türkleri karaladığı, Türklüğü aşağıladığı, Türk kültürüne ihanet ettiği ileri sürülerek, onu idealize edenler ve tabulaştıranlar tarafından, art niyetli olduğu gerekçesiyle, bildirisi yarıda kesilip, kürsüden indirildi –ve böylece Nasreddin Hoca'nın namusu, ahlâkı korundu
* * *
Boratav'ın 42 yıllık çalışması sonucu 1996 yılında ortaya çıkan Nasreddin Hoca adlı 292 sayfalık eseri, iki kısımdan oluşuyor.
Eserin ilk kısmı Boratav'ın, 9 adet irili ufaklı Nasreddin Hoca üzerine 1950'li yıllardan beri değişik uluslararası sempozyum ve kongrelerde sunduğu, Türkçeye çevrilen bildirilerinin ve verdiği konferanslarının metinleriyle, kimi Türkçe yazdığı makalelerin biraraya getirildiği ve yeniden gözden geçirilerek eklemeler yapıldığı, bilimsel analizlerini içeriyor.
* * *
Eserin ikinci kısmı, 1480'de Ebu'l Hayr-i Rumî tarafından yazılan Saltuk-nâme'den başlayarak günümüze gelen değişik yazmalardan seçilen 594 Nasreddin Hoca fıkrasından ibaret.
Boratav'ın Nasreddin Hoca'ya 19. yüzyıldan önceki gerçek kişiliğini geri verdiği eser, sadece Anadolu kültür çevresinde değil, Osmanlı kültür çevresindeki Nasreddin Hoca geleneğinin oluşum, yayılma ve yaşatma, değişme süreçlerini kapsıyor. Ancak, eser herşeyden önce, Nasreddin Hoca'nın Anadolu Alevî-Bektaşî geleneği içerisindeki yerini saptaması açısından, son derece önemli.
Saltuk-nâme'den yola çıkarak, Hoca'nın tarihi kişiliğini, 1268/1269'da Akşehir'de öldüğü söylenilen Seyyid Mahmud Hayrânî'nin bir dervişi olarak belirleyen ve Anadolu Aleviliğinin Balkanlara yayılmasında etken olan Sarı-Saltuk'un da ayni şeyhin mürîdi olduğuna (S. 9-10) dikkat çeken Boratav, Nasreddin Hoca'nın kişiliğini, fıkralarındaki mistik yorumlarla açıklıyor. Boratav'a göre, büyük gürültü koparan Hoca'nın cinsellik içeren fıkraları, Nasreddin Hoca'nın kişiliğinin bir türlü mistik yorumudur. Bu tür mistik yorumda îmân, amel ve ihlâs vardır. Gelenek, onun ölümünden çok sonra, ona doğa üstü güçlere sahip olma, karşısındakinin düşüncelerini keşfetme yeteneği gibi, "kişiliğinden tamamıyla farklı nitelikler yakıştırmıştır".
Boratav, eserinde değişik yörelerden çıkan ve zamanla anonimleşen fıkraların, yine zamanla Nasreddin Hoca'ya maledildiğini ve böylece birden fazla Nasreddin'in, Nasreddinlerin bulunduğunu da ortaya koyuyor.
Boratav'ın adı geçen eserle, o güne kadar konu üzerine yapılan çalışmalar dikkate alındığında, bilim dünyasına yaptığı en önemli katkılarından birisinin, Nasreddin Hoca'yı dogmatik bir Sünnî anlayışın dışına çıkararak onun "Bektaşî" tipi ile ortak paydalarını vurgulaması olduğu söylenebilir (S. 24-26).
Diğer bir anlatımla Boratav, Nasreddin Hoca'yı "molla" tipinin dışında, sofiliğin ve Bektaşîliğin genel özellikleriyle özdeşleştiriyor. Bu anlamda Nasreddin Hoca, yaygın geleneğin dışında Allah'a kafa tutan, onu sorgulayan, ona gerektiğinde yaptırımlar uygulayan bir "deli"dir. İşte, büyük ölçüde Boratav'ın ortaya koyduğu Nasreddin Hoca'nın bu özellikleri ve onları destekleyen saptamalarıyla bulguları, Türkiye'de gelenekselleşmiş bilim çevrelerini özellikle de Türk-İslâm Sentezi doğrultusundaki kimi ideologları tedirgin etmiş gözüküyor.
Boratav, Nasreddin Hoca fıkralarının içeriklerinde türlü etkenlerle "oynamalar" olduğunu ve onda "ideal bir tip arandığını" saptayarak, değişik zamanlarda ona yakışmadığı düşünülen unsurların değiştirildiğini, "din, ahlak ve töre" kurallarının "ideal tiplerine oturtulduğunu" ve böylece "ideal kültürde benimsenen her unsuru içeren bir şekilde" ortaya konulduğunu; ama aslında böyle olmadığını (S. 29-36), ileri sürüyor.
Boratav'a göre, halk geleneğindeki önyargıdan güç alan kimi araştırmacılar tarafından Nasreddin Hoca'nın saygın kişi sayılması, ona "soylu", ve "aydın" bir kimlik verilmesi ve bunların kanıtlanma çabaları; bu araştırıcılar tarafından ona yakışmayanların "sansür" edilmesi, ayıklanma çabaları boşuna (S. 35-36, 52).
Nasreddin Hoca'yı bir "halk bilgesi" ve "halk filozofu" (S. 10, 17, 26) olarak gören Boratav, bununla birlikte, onun "kusursuz bir halk bilgesi" olmadığının altını çiziyor. Bu bağlamda, Nasreddin Hoca'nın da herkes gibi budalalıkları, saçmalıkları vardır ve bunlardan arındırarak onu "temize çıkarmak istemek ve onda ‘ideal ve bir ilk-tip' aramak boş bir emek" (S. 52).
Boratav için, Nasreddin Hoca fıkraları büyük bir bölümüyle, "dil ve kültürleri farklı ulusların ortak malıdır" ve yalnız "Türk" ya da "Müslüman" topluluğuna mal edilebilecek tipten olanların dışında "universal bir nitelik kabul etmek gerekir. Bunlarda salt yerli ya da ulusal nitelikler aramak boşuna zahmettir; hangi memlekette, hangi dilde anlatılmış olurlarsa olsunlar, bunlar bütün insanlığın malı olmak niteliğindedir" (S. 86-88).
* * *
Türk-İslâm Sentezi ideologları'nın idealize edip tabulaştırdığı (ya da tabulaştırmaya çalıştığı) ve manipule ettiği Nasreddin Hoca kimliğini ve imgesini, allak bullak etmesi; ona gerçek kimliğini geri vermesi ya da Nasreddin Hoca'nın kimliğini ve imajını bilimsel bir zemine oturtması açısından, Türk-İslâm Sentezcileri tarafından art niyetli olması gerekçesiyle (!?) büyük bir hedef haline getirilmesine karşın, Boratav'ın eseri, Albert Wesselski'nin "Der Hodscha Nasreddin. Türkische, berberische, maltesische, kalabrische, kroatische, serbische und grechische Maerlein und Schwaenke" adını taşıyan Weimar'da Alexsander Dunker Verlag'ın 1911'de bastığı 2 ciltlik eserini, büyük ölçüde tamamlayan bir "opus magnum".
Собираетесь замуж - Будущей невесте. Подводные камни брака - полезная информация
Заказав полный комплект типовой планировки быстровозводимого здания, у вас появится значительное преимущество
\
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: